RAHİP BAHİRA
Bahira, kimdir? Nerde yaşamıştır?
Bahira, Hz. Peygamber Aleyhisselatü Vesselamın henüz çocukken Suriye’de görüştüğü rivayet edilen rahiptir. Bahira’nın ismi, Peygamber Efendimizin (asm) hayatını aktaran İslâmi kaynaklar da geçmektedir. Arâmî dilinde “seçilmiş” manasına gelen behîrâ kelimesini unvan olarak alan bu rahibin asıl adı Sergius’tur.
Nerde, ne zaman yaşamıştır?
Bahira ile ilgili bilgiler çok sınırlıdır. Altıncı asırda yaşadığı tahmin ediliyor. Ne zaman ve nerede doğduğu,nerede vefat ettiği bilinmemektedir. Suriye’ye bağlı Busra’da yaşamıştır.Hıristiyanların bilgin rahiplerindendir. Cahiliye döneminde, Busra’da küçük bir manastırda yaşamış, semavî kitaplar konusunda bilgi sahibi olan, İncil’i çok iyi bilen bir Hıristiyan âlimidir.
Kureyş kabileleri ile hiç görüşmezdi?
Rahip Bahîrâ, Kureyşliler ile daha önceki seyahatlerinde onlarla hiç ilgilenmez ve konuşmazdı. Fakat bu defa manastırdan dışarı bakarken kervanda bulunan Peygamber Efendimiz (ASM) ı bir bulutun gölgelendirdiğini, bir ağacın altında oturduğu zaman dallarının onun üzerine eğildiğini görür. Hemen bir sofra hazırlayıp kafile mensuplarını yemeğe davet eder.
Kureyşliler, kendileriyle hiç ilgilenmeyen Bahîrâ’nın bu davetini hayretle kabul ettiler ve yaşı küçük olduğu için Peygamber Efendimiz (ASM)ı kervanın yanında bırakıp manastıra gittiler. Bahîrâ yemeğe onun da gelmesini istedi ve kendisiyle bizzat ilgilendi, ona çeşitli sorular sordu, sırtına bakarak peygamberlik mührünü (hatm-i nübüvvet) gördü.
Bahîrâ daha sonra Ebû Tâlib’e Muhammed’in kimin oğlu olduğunu sordu. Yetim kaldığını öğrenince ona iyi bakmasını ve yahudilerden korumasını tavsiye etti. Bunun üzerine Ebû Tâlib Suriye’deki işlerini hemen bitirip onu Mekke’ye götürdü.
Risale-i Nur’da
Risâle-i Nur’da, Peygamber Efendimizin risaletinden önceki olağanüstü olaylar anlatılırken Suriye taraflarına ticarî maksatla giden Ebu Talib ile Rahip Bahira arasında geçen görüşmeye yer verilmiş ve bu vesile ile ismi zikredilmiş ve bu hadise şöyle anlatılmıştır:
“Meşhur Bahîra-i Rahibin meşhur kıssasıdır ki, nübüvvetten evvel, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, amcası Ebu Talip ve bir kısım Kureyşî ile beraber Şam tarafına, ticarete gidiyorlar. Bahîra-i Rahibin kilisesi civarına geldikleri vakit oturdular. İnsanlarla ihtilât etmeyen münzevî Bahîra-i Rahip birden çıkageldi. Kafile içinde Muhammedü’l-Emin’i (a.s.m.) gördü. Kafileye dedi: “Şu Seyyidü’l-Âlemîndir ve peygamber olacaktır.” Kureyşîler dediler: “Nereden biliyorsun?” Mübarek rahip dedi ki: Siz gelirken baktım ki, havada, üstünüzde bir parça bulut vardı. Siz otururken, şu Muhammedü’l-Emin (a.s.m.) tarafına bulut meyletti, gölge yaptı. Hem taş, ağaç ona secde eder gibi bir vaziyet gördüm. Bu ise nebîlere yapılır.”(Mektubat, On Dokuzuncu Mektub)
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!