”Aynen bu mâsum çocuk şakirtler gibi, Risale-i Nur’un câzibedar dairesine giren ümmî ihtiyarların dahi kırk-elli yaşından sonra Risale-i Nur’un hatırı için yazıya başlayıp yazdıkları kırk elli parça, iki üç mecmua içinde derc edildi. Bu ümmî ihtiyarların ve kısmen çoban ve efelerin, bu zamanda, bu acip şerait içinde, herşeye tercihan Risale-i Nur’a bu surette çalışmaları gösteriyor […]

Aziz, sıddık kardeşlerim; Sizin, yani Nur fabrikasının sahibi ve mübarek cemaatin imamının Atabey’den gelen mektupları bizi çok mesrur eyledi. Üç dört ay zarfında, üç dört köyde ümmîlerden elli adet kalem Risale-i Nur’u yazmaya muvaffak olmaları, elbette Ali’lerin ve Mustafa’ların şüphesiz harika bir keramet-i sadakatleridir. Kerametkârâne bu vâkıa, bu havalide Risale-i Nur şakirtlerini çok kuvvetle ümitlendirdi, […]

Birden ihtar edilen bir mesele: Âhirzamanda bir şahsın hatiât ve günahlarının gayet dehşetli bir yekûn teşkil ettiğine dair rivayetler vardır. Eskide, “Acaba âdi bir adam, binler adam kadar günah işleyebilir mi? Ve o âhirzamanda bildiğimiz günahlardan başka hangi günahlardır ki, kâinatın heyet-i mecmuasına dokunur, kıyametin kopmasına ve dünyaları başlarına harap olmasına sebebiyet verir?” diye düşünürdüm. […]

Aziz, sıddık kardeşlerim; İki sene tetkikattan sonra mahkeme tarafından bana teslim olunan mecmualardan bugün, mâsumlar taifesinin ve ümmî ihtiyarlar cemaatinin bana yâdigâr olarak gönderdikleri parçaları hâvi büyük ve yaldızlı ciltli bir mecmua gördüm. Bu mecmuanın başında tâ Kastamonu’ya yazdığım bir fıkrayı size göndermek hatırıma geldi. Belki de eskiden bir sureti size gönderilmiş. Bunda kanaatım geldi […]

بِاسْمِهِ وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ “Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin.” İsrâ Sûresi, 44 ayeti” اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ عَاشِرَاتِ دَقَائِقِ عُمْرِكُمْ فِى الدُّنْيَا وَاْلاٰخِرَةِ، اٰمِينَ (Dünya ve âhiret hayatınızdaki dakikaların âşireleri adedince Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.) Aziz, sıddık kardeşlerim ve hizmet-i Kur’âniyede muktedir, kuvvetli […]

Bu fıkra Hulûsi-i sânî Sabri’nindir. Bekledim, tâ ki Onuncu Söz neşredilmiş. İşbu kıymeti mükevvenâta fâik olan mübarek nurlu eserden bir nüshacık ihsan buyuruldu. Hemen aldığım dakikada, zîruhtan hâli ve zümrüt-misâl yeşillenmiş nebatat arasında bir ağacın altına gittim. Lâkin mevsim itibarıyla haliçe-i zemin gayet revnaktar ve envâ türlü çiçeklerle müzeyyen ve muhteşem ise de ânifü’l-beyân eser, […]

Şu fıkra Hulûsi’nindir. Esasen siyaset anlamadığım bir iş; şunun bunun âmâline hizmet, menfurum. Zilletle yaşamak, tahammül edemediğim hallerdir. Felillâhilhamd, Allah’ımız bir, Peygamberimiz bir, kitabımız bir, dînimiz bir, ilâ âhir. Bu bir birler, bize yekdiğerimizi Allah için sevmek kaydını sağlamlaştırmakla beraber, ruhî, kalbî, ebedî, lâyemût bir birlik temin etmektedir. Hamd ve şükürler olsun, mü’miniz. Hayatta tesadüf […]

Aziz kardeşlerim; Risale-i Nur’un zuhurundan kırk sene evvel, geniş bir hiss-i kablelvuku, acip bir tarzda, hem bende, hem bizim köyde, hem nahiyemizde tezahür ettiğini şimdi bir ihtar-ı mânevî ile kat’î kanaatim gelmiş. Şefik ve kardeşim Abdülmecid gibi eski talebelerime bu sırrı fâş etmek isterdim. Şimdi Cenâb-ı Hak sizlerde çok Abdülmecid’leri ve çok Abdurrahman’ları verdiği için, […]

Aziz, sıddık, metin, sarsılmaz, sebatkâr, fedakâr, vefadar kardeşlerim; Bilirsiniz ki, Ankara ehl-i vukufu Risale-i Nur’a ait kerametleri ve işaret-i gaybiyeleri inkâr edememişler. Yalnız, yanlış olarak o kerametlerde beni hissedar zannedip itiraz ederek, “Böyle şeyler kitapta yazılmamalıydı, keramet izhar edilmez” diye hafif bir tenkide mukabil, müdafaatımda onlara cevaben demiştim ki: Onlar bana ait değil ve o […]

Bugünlerde, tefsirin ve Onuncu Sözün tevafukatına baktım. Kendi kendime dedim ki: Bu ziyade tafsilât israftır. Ehemmiyetli meseleler çoktur, vakit zayi olmasın. Birden ihtar edildi ki: O tevafuk altında çok ehemmiyetli bir mesele vardır. Hem madem tevafukta bir inâyet-i hâssa ve iltifat-ı rahmanî Risale-i Nur’a karşı tezahür etmiş, o iltifata karşı hiss-i şükran ve memnuniyet ve […]