KÜRELİ TALEBELERDEN HAFIZ EMİN

Kastamonu’ya bağlı Küre’de dünyaya gelen Hafız Emin Uzun’un doğum ve ölüm tarihi bilinmemektedir. Denizli Maznunları listesinin ilk sıralarında Ahmed oğlu Emin Uzun olarak yeralmıştır.

Kastamonu Lahikasında yer alan Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin bir mektubunda ”Salisen: Hafız Emin’in Risale-i Nur’a çok hizmeti var. Onun kasabası olan Küre, geçen hâdiseden evvel Nuri, Hakkı, İhsan ve merhum Muallim Osman gibi zatların himmetiyle bir medrese-i Nuriye hükmüne geçip parlak bir surette Nura çalışıyordu.” diye bahsi geçen Hafız Emin önce Küre’de tevkif edilir daha sonra Denizli Hapsine gönderilir, hapisten sonra ise İstanbul’da hayatını sürdürür.

”İnşaallah, o kıymettar hizmeti, mümkün oldukça yine yapacak. Gerçi geçen musibette en ziyade onlar üzüldüler, fakat ona mukabil Risale i Nur’un geniş muzafferiyetinde o kasabanın ve o fedakâr kardeşlerimizin hisseleri çok ehemmiyetlidir.

Hâfız Emin, mektubunda diyor ki: “Ben mahkemeden kitaplarımı alamadım. Size gelmiş mi, gelmemiş mi?” diye benden soruyor.

Siz ona selâmımla beraber yazınız ki: Seninki bana gelmediği gibi, sana İstanbul’a gönderdiğim kitaplarımdan da hiçbirisi elime geçmedi. Ve bilhassa İstanbul’a gönderdiğim “büyük kitap” namında, içinde yirmi risaleden ziyade bulunan mecmuayı çok araştırdımsa da bulamadım. Fakat, madem Risale-i Nur kendi kendine intişar ediyor ve muhtaç olanlara kendini okutturuyor, Hafız Emin’e ve bizlere sevap kazandırıyor; Hafız Emin de, benim gibi, kitaplarının başka ellerde gezmesinden memnun olmalı.”(Emirdağ Lahikası)

”Hâmisen: Dört beş aydan beri bir zât, bana buraya bir gazete gönderiyormuş.Ben yeniden haber aldım ki,bana gönderiliyormuş. Buradaki dostlarım âdetimi bildikleri içindir ki, değil gazete, Nurdan başka hiçbir kitabı, hiçbir mecmuayı kabul etmediğim gibi, yeni yazıdan hiçbir harf bilmediğim için korkmuşlar, bana haber vermemişler ve göstermemişler. Şimdi bir zât, bir mektup içinde bir sahifesi benimle konuşan bir gazetecinin, fakat dost ve hemşehri bir zâtın mektubunu gösterdi. Dediler ki: “Çoktan beri senin namına bir gazete gönderiyordu. Biz korktuk, sana göstermedik.”

Ben de dedim: “O zâta benim tarafımdan çok selâm ediniz. O dostun eski bildiği Said değişmiş, dünya ile alâkası kesilmiş. Hem hasta, hem hususî mektubu kardeşime de yazamadığımdan o zât gücenmesin.”

Oradaki umum dostlara, hususan Hâfız Emin ve Hâfız Fahreddin gibi kardeşlerimize selâm ve bayramlarını tekrar tebrik ediyoruz.”(Emirdağ Lahikası)

Tahirî’nin Hizbü’l-Ekber ve Virdü’l-A’zam’ı tab için İstanbul’a gitmesini bütün ruhumuzla onu tebrik ve muvaffakıyetine dua ediyoruz. İstanbul’da Şefik’ten başka Risale-i Nur’la ciddi alâkadarlar çoktur fakat adreslerini bilmiyorum. Yalnız Barlalı Hacı Bekir ve İnebolulu icra dairesinde bulunan Hâfız Emin ve Güranlı Mehmed Efendi’yi de Şefik vasıtasıyla bulabilir. İstanbul dostları münasebetiyle, meşhur bir vaiz benim ile görüşmek için gelmiş, görüşemeden gitmiş. Bir zata yazılan bir mektubun sureti size gönderiliyor; belki oradaki bazı adamlar, bu adam gibi o hitaba muhtaçtırlar.(Kastamonu Lahikası)

İkinci Mesele: İstanbul ulemasının en büyüğü ve en müdakkiki ve çok zaman Müfti’l-Enam olan eski fetva emini, meşhur Ali Rıza Efendi; Birinci Şuâ İşarat-ı Kur’aniye ve Âyetü’l-Kübra gibi risaleleri gördükten sonra, Risale-i Nur’un mühim bir talebesi olan Hâfız Emin’e demiş ki:

“Bedîüzzaman, şu zamanda din-i İslâm’a en büyük hizmet eylediğini ve eserlerinin tam doğru olduğunu ve böyle bir zamanda, mahrumiyet içinde feragat-i nefis edip yani dünyayı terk edip böyle bir eser meydana getirmek hiç kimseye müyesser olmadığını ve her suretle şâyan-ı tebrik olduğunu ve Risale-i Nur müceddid-i din olduğunu ve Cenab-ı Hak onu muvaffakun bi’l-hayr eylesin, âmin.” diyerek bazılarının sakal bırakmamaklığına itirazları münasebetiyle; Mevlana Celaleddin-i Rumî’nin pederleri olan Sultanü’l-ulema’nın bir kıssası ile onu müdafaa edip demiş:

“Bu misillü, Bedîüzzaman’ın dahi elbette bir içtihadı vardır. İtiraz edenler haksızdır.” demiş ve Hoca Mustafa’ya emretmiş: “Söylediğimi yaz!”(Kastamonu Lahikası)

Nur Fabrikasındaki Aliler ve Tahirî’nin istedikleri mu’cizeli Kur’an’ımızla İ’caz-ı Kur’an zeylleriyle beraber İstanbul’da Hâfız Emin’in yanındadır, okutturuyorlar ve yazdırıyorlar. İsterseniz benim nüshamı Hâfız Emin’den alınız, onun yerine güzelce zeylli nüshanızdan birisini veriniz, yanında kalsın. Kur’an’ın son yazılan nüshasını da lüzum olduğu ve bilfiil tabetmek için geldiğiniz zaman İstanbul’a göndereceğim.
(Kastamonu Lahikası)

Denizli Hapishanesinde Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri ile birlikte dokuz ay tutuklu kalan Hafız Emin Uzun’dan Allah razı olsun.

 

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir