KONYA TALEBELERİNDEN ALİ TAYYAR

Ali Tayyar,Konya’nın Ereğli İlçesinin Pınarkaya Köyünde 1932 yılında dünyaya gelmiştir. Çobanlık ve çiftçilik ile uğraşan Ali Tayyar Ağabey, anne ve babasının ehli kalb ve babasının Nakşibendi Tarikatının Mevlana Halid-i Bağdadi koluna mensup olduğunu dile getirerek, ”Ben Üstad’ımı çocukken duymuştum. Risale-i Nur nasip olunca mübarek Üstad’ımı beş kere ziyaret ettim.”dedi.

1952 yılında Diyarbakır’a asker olarak gittiğini ve orada Risale-i Nur’la ilk defa tanıştığını söyleyen Ali Ağabey, ”Asker arkadaşım Ömer Temizel bize tarikat dersi verecekti. Bizim ise tarikattan haberimiz yok. İzine gidince babasına, ”Benim arkadaşlarım var, onlara tarikat dersi vereceğim” demiş. Babası da, ”Oğlum Hazreti Mehdi çıktı, şimdi tarikat zamanı değil, al şu kitabı onlara oku.” demiş. Kitab Osmanlıca yazılı Beşinci Şua Risalesi. Bana Beşinci Şua’yı okudular, zerre kadar itiraz etmeden dinledim ve kabul ettim. Böylece Risale-i Nur ile tanışmış oldum.”

İlk Nur Talebesi olarak Mehmed Kayalar Ağabey’i gördüğünü dile getiren Ali Ağabey, ”Bir buçuk sene Kayalar Ağabey’in dersine devam ettim. Elhamdülillah dünyaya yeni gelmiş gibi oldum.

Kayalar Ağabey bize, ”Bu hizmete devam etmek için ne dünyayı, ne de Cenneti kazanayım diye bir mülahazamız olmayacak.”dedi. Dünya yok, Cenneti beklemek yok, sevap yok, neticeyi beklemek yok, beni yaratan Allah böyle emrettiği için ben bu hizmeti böyle yapıyorum. Beni isterse Cennetine koysun, isterse Cehennemine.”

1955 yılının İkinci Ayında asker arkadaşı Konya’lı Hüsmen Hoca ile birlikte Beyşehir’in Geçerli Köyünden Isparta’ya Üstad Bediüzzaman Hazretlerini ziyaret için yola çıktıklarını belirten Ali Ağabey, ”Yarı karlı, çamurlu yollarda beş gün yaya olarak yol yürüdük. Para var ama vasıta yok. Akşama kadar yürüyoruz, akşam olunca bir evde misafir kalıyoruz. Öyle bir şevkle gidiyoruz ki, sanki Cennete gidiyoruz. Beşinci gün Eğridir’de Çilingir Ali Ağabey’in evine misafir olduk. Sabahleyin Eğridir’den bir kamyonete bindik Isparta garajına geldik.

Orada bir ihtiyar adama Üstad’ın adresini sorduk, adam bize döndü, ”Sizin dünyadan haberiniz yok mu? Nurculuktan, Bediüzzaman’dan bahsedeni polisler karakola götürüyor, dövüyorlar.” dedi ve yanımızdan uzaklaştı. Etrafımıza bakındık bir adam daha gördük. Aynı soruyu ona da sorduk. Adam bize baktı,”Beni takip edin. Bana Sıddık Süleyman derler.” dedi. Aldı bizi götürdü. Rüştü Çakın Ağabey’in dükkanına, oradan bir çocuk verdiler. Çocuk bize Üstad’ın evini gösterdi. Zile bastık. Rahmetli Zübeyr Ağabey çıktı. Konya’dan geldiğimizi söyledik.

”Üstad’ımız ziyaretçi kabul etmiyor kardeşler ama biz söyleyelim Üstad’ımıza.” dedi. Geldi.”Üstad’ımız anne ve baba isimlerinizi söruyor.” Ve sonra, ”Kardeşler müjde Üstad sizi kabul ediyor.”dedi. Hüsmen Hoca önde ben arkada merdivenleri çıktık. Ben de heyecan son safhada. Odaya Hüsmen Hoca girdi, arkasından ben. Üstad’ımız karyolanın üzerinde, üstüne battaniye çekmiş böyle duruyor. İlk defa görüyorum Üstad’ı. Sanki Asr-ı Saadette ahir zamanda ortaya çıkması için saklamışlar. Hüsmen Hoca elini öptü çekildi. Mübarek ellerini mis gibi kokladım, öptüm. Elini boynuma doladı, iki eliyle başımı sıvazladı, okşadı.

”Korkmuyor musunuz, polis bekliyor bak, hapse atıyor, dövüyor.” dedi. ”Korkmuyoruz, Üstad’ım! Derimizi canlı canlı yüzseler korkmuyoruz.” dedim. ”MaşaAllah evladım.” dedi Başımı öptü. Üstad, ”Anneni, babanı ve bütün akrabalarını dualarıma dahil ediyorum. Ziyarete gelmeyin, Risale-i Nur’ları okuyun. Risale-i Nur’ları okumanız beni ziyaret etmenizden daha faydalıdır.” dedi. Ellerini öptük ve huzurundan ayrıldık.”

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerini bu ziyaretinden sonra dört defa daha ziyaret ettiğini anlatan Ali Tayyar Ağabey, Üstad Hazretlerinin vefatından sonra 1962 yılında dayısının şikayeti üzerine bir Cuma vakti, camiye gideceği sırada bir başçavuş, bir komiser, iki jandarma ve iki polis eşliğinde bir jipe bindirilir ve Ereğli’ye götürülür. Hakim karşısına çıkarılır. Hakim ile arasında şu konuşmalar geçer.

Hakim, ”Oğlum niye yasak kitap okuyorsun?”

Hakim Bey, ”Ben yasak kitap okumuyorum.”

”Yasak kitap okumuyorsan burada ne arıyorsun sen şimdi?”

”Memurlarınız beni aldı, geldi. Bu kitapları satan satıyor, matbaa basmış. Benim gibi dindar bir ailenin çocuğunun okuması suçsa kabul ediyorum.”

”Oğlum suç. Mevlana’nın kitabını oku,İmam-ı Gazali’yi, İmam-ı Rabbani’yi okuyun, yasak bu kitaplar.”

”Hakim Bey, ben bu kitapları okumadan evvel eşkiya idim.”

”Yani bunları okudun da mı Müslüman oldun?”

”Hakim Bey!Bu kitapları okuyunca benim hayatımda yaptığı değişiklikleri size anlatayım. Sizin indinizde bir değeri varsa kitaplarımın iadesini, davanın beraatını, kıymeti yoksa eğer en ağır cezanın verilmesini isterim”

”Kısaca anlat bakalım.”

“Biz göçeriz, koyuncuyuz. Bizim meralarımız orman. Sizin orman memurlarınız var. Sizin memurlarınızın önünde yarıçapı iki metre gelen asırlık ağaçları yazın yakardık biz. Bu ağacın lavları mı daha yüksek olacak, diğerinin mi diye yakar, kahkahalarla keyif içinde seyrederdik. Biraz sonra asırlık ağaçlar kül olur giderdi. Memurlarınız bize seslenemezdi. Niye? Babamın kahvesini, annemin ayranını içiyordu. Şimdi biz aynı yerlerde yine koyun otlatıyoruz. Bu kitapları okuduk. Bu kitaplardan öğrendik ki orman yağmuru çekiyormuş, yaşamamız için havadaki zararlı zehirli gazları tarak gibi tarıyormuş. Ormanda yaşayan insanlar zinde oluyormuş. Bu ağaçlar yaş kaldığı müddetçe Allah’ı zikrediyormuş. Allah onları bizim yakmamız için değil, çocuğumun beşiği, soframın kaşığı olsun diye yaratmış. Şimdi aynı yerde koyun otlatıyoruz, sizin memurlarınız da yok. Kış gününde kuru dalları kırıyoruz, kaya taşının üzerinde kendi pilavımızı pişiriyoruz. Otun üzerinde de pişirmiyoruz; otu koyun yiyecek, büyüyecek süt alacağız. Eğer benim hayatımda yaptığı bu değişiklik size göre bir kıymet ifade ederse davanın beraatını, kitapların iadesini; yoksa en ağır cezanı ver.”

Hakim, ”Anlıyorum evladım, anlıyorum evladım. Kitapların Ankara İlahiyat Fakültesinde tespitine, mazlumun tahliyesine” diyerek ilk celsede beraat kararı verdi.” (Derleme,Ö.Özcan Ağabeyler anlatıyor.)

Cuma günü, köyünden alınan Ali Tayyar Ağabey, aynı günün akşamı köyüne döner, uzun yıllar Risale-i Nur hizmetine devam eder. 9 Nisan 2021 yılında vefat eden Ali Tayyar Ağabey’e, Allah’tan rahmet dileriz.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir