KİMİ KİME ŞEKVA EDEYİM

 

Hâkim, kendisi müddeî olsa, elbette “Kimden kime şekvâ edeyim, ben dahi şaştım,” benim gibi biçarelere dedirtir.

Evet, şimdiki vaziyetim hapisten çok ziyade sıkıntılıdır. Bir günü, bir ay haps-i münferit kadar beni sıkıyor. Bu gurbet ve ihtiyarlık ve hastalık ve yoksulluk ve zafiyetle, kışın şiddeti içinde herşeyden men edildim. Bir çocukla bir hastalıklı adamdan başka kimse ile görüşmem. Zaten ben, tam bir haps-i münferitte yirmi seneden beri azap çekiyorum. Bu halden fazla bana tecrit ve tarassutlarıyla sıkıntı vermek ise, gayretullaha dokunup, bir belâya vesile olmasından korkulur. Mahkemede dediğim gibi, nasıl ki dört defa dehşetli zelzeleler, bize zulmen taarruzun aynı zamanında gelmesi gibi pek çok vukuat var… Hattâ tahmin ederim ki; benim hukukumu muhafaza ve beni himaye etmek için çok güvendiğim Afyon Adliyesi, Denizli Mahkemesindeki Risale-i Nur hakkında müracaatıma bilâkis ehemmiyet vermedi, beni me’yus etti, adliyenin yangınına bir vesile oldu ihtimali var.

Ben derim ki: Benim hakkımda vicdanlı ve insaniyetli olan bu kazanın hükûmeti, zabıta ve adliyesiyle beraber beni tam himaye etmek, en ehemmiyetli bir vazifesidir. Çünkü, yirmi senelik bütün eserlerimi ve mektuplarımı üç adliye ve merkez-i hükûmet dokuz ay tetkikten sonra beraatimize ve tahliyemize karar verdi. Fakat, ecnebî menfaati hesabına ve bu millet ve bu vatanın pek büyük zararına çalışan bir gizli komite, bizim beraatimizi bozmak için, her tarafta, habbeyi kubbe yaparak bir kısım memurları aleyhime evhamlandırdılar. Bir maksatları, benim sabrım tükensin, artık yeter dedirtsinler. Zaten onların şimdi benden kızdıklarının bir sebebi, sükûtumdur, dünyaya karışmamaktır. Âdetâ “Niçin karışmıyorsun? Tâ karışsın, maksadımız yerine gelsin” diyorlar. (Emirdağ Lahikası)

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, adalet dağıtmakla görevli olan mahkemelerin o zamanki durumunu ortaya koymaktadır. Adaleti tesis etmek üzere çalışması gereken mahkemelerin, adaletten uzak menfi cereyanlar hesabına çalıştığı anlatılıyor.

Mahkeme, hakim savcı ve sanıktan oluşur.Savcı iddia makamıdır. Savcılar, sanığın suçlu taraflarını,cezayı hak eden yönlerini, adalet üzere toplamak, haklı bir şekilde ceza almasını sağlamakla görevlidir. Sanık ve avukatları yine iddia makamının haksız ve aşırı suçlamalarını haklı delilleriyle ortaya koyup, sanığın zulme uğramasını önlemeye çalışırlar. Hüküm verme makamı ise hakimlerdedir. Savcının delillerini, savunma makamının delil ve belgelerini dinledikten, sonra, tarafsız ve adilce kararlarını verirler. Kısaca adalet bu şekilde sağlanmaya çalışılır.

Üstad Hazretleri, bu adalet mekanizmasının adalet terazisine göre işlemediğini, hakimlerin de savcı gibi davrandıkları bir mahkemede; artık söylenecek sözün olmadığı, zamandır. Maznun iskemlesinde oturanların, kimi kime şikayet edeceğini çok veciz bir cümle ile dile getiriyor:

“Hâkim kendisi müddeî olsa, elbette ‘Kimden kime şekva edeyim, ben dahi şaştım!’ benim gibi bîçarelere dedirtir.”

 

 

 

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir