İNANDIĞI ŞEYİN ASLINI BİLEREK ÖĞRENME
Risale-i Nur’un bütün amacı, gayesi,hedefi insanlara inandığı şeylerin aslını, esasını bilerek inanmasını saglamak. Saglam bir imanı elde edip farzları yapıp,günahlardan kaçınıp sünnete uymadır. Direk sünnet yolu ile nefsin ıslahına çalışmaktır.
Risale-i Nur cahil, alim, zengin, fakir, köylü, şehirli, genç, çocuk, yaşlı her kesime hitap eder. Herkes kabiliyetine göre, okunan dersten istifade eder.
Risalede temsiller herkesin anlayacağı seviyededir. Günlük hayatın içindendir. En cahil insan bile anlar. İnsana sdece, ”kulağını ve gözünü aç” der, başka bir şartı yoktur.
”Risaletü’n-Nur ise, Kur’ân’ın bir mânevî mu’cizesi olarak imanın esasatını kurtarıyor ve mevcut imandan istifade cihetine değil, belki çok deliller ve parlak burhanlarla imanın ispatına ve tahkikine ve muhafazasına ve şübehattan kurtarmasına hizmet ettiğinden, herkese bu zamanda ekmek gibi, ilâç gibi lüzumu var olduğunu dikkatle bakanlar hükmediyorlar.
O divanlar derler ki: “Velî ol, gör; makamata çık, bak, nurları, feyizleri al.”
Risaletü’n-Nur ise der: “Her kim olursan ol; bak, gör. Yalnız gözünü aç, hakikati müşahede et, saadet-i ebediyenin anahtarı olan imanını kurtar”.
Hem Risaletü’n-Nur, en evvel tercümanının nefsini iknaa çalışır, sonra başkalara bakar. Elbette nefs-i emmaresini tam ikna eden ve vesvesesini tamamen izale eden bir ders, gayet kuvvetli ve hâlistir ki, bu zamanda cemaat şekline girmiş dehşetli bir şahs-ı mânevî-i dalâlet karşısında tek başıyla galibâne mukabele eder.
Hem Risaletü’n-Nur, sair ulemanın eserleri gibi, yalnız aklın ayağı ve nazarıyla ders vermez; ve evliya misilli yalnız kalbin keşf ve zevkiyle hareket etmiyor. Belki akıl ve kalbin ittihad ve imtizacı ve ruh ve sair letâifin teavünü ayağıyla hareket ederek evc-i âlâya uçar. Taarruz eden felsefenin değil ayağı, belki gözü yetişmediği yerlere çıkar, hakaik-i imaniyeyi kör gözüne de gösterir.(Kastamonu Lahikası)
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!