HAPSİN ZAHMET VE SIKINTILARI
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
”Aziz, sıddık kardeşlerim,
Sair yerlere nisbeten en sıkıntılı ve en soğuk olan bu hapsin zahmet ve meşakkatini çeken, elbette bu hapsin sebebinde derecesine göre bir kaçınmak meyli olacak. Fakat onun zâhirî sebebi olan Risale-i Nur’un o zahmet çekenlere kazandırdığı iman-ı tahkikî ve iman-ı tahkikî ile hüsn-ü hâtime ve şirket-i mâneviye ile yüzer adam kadar a’mâl-i saliha o acı zahmeti tatlı bir rahmete çevirdiğinden, bu iki neticenin fiyatı, sarsılmaz bir sadakat ve sebatkârlıktır. Onun için, pişman olmak ve vazgeçmek, büyük bir hasârettir.
Şakirtlerin dünya ile alâkası olmayan veya pek az bulunanları için bu hapis daha hayırlıdır, bir cihette hürriyet yeridir. Ve alâkası bulunan ve idaresi yerinde olanlara, sarf edilen paraları muzaaf sadakalara ve geçirilen ömür saatleri muzaaf ibadetlere çevirmesinden, şekvâ yerine şükür etmeleri iktiza ediyor. Ve fakir ve zayıf kısmı ise, zaten hapsin haricinde onlara faydasız sevaplar, mes’uliyetli meşakkat verdiğinden, bu hayırlı, çok sevaplı, mes’uliyetsiz ve arkadaşlarının mütekabil tesellileriyle hafifleşen meşakkat, onlar için medar-ı şükrandır.”(Şualar)
Üstad Hazretleri, Risale-i Nur hizmetinden dolayı hapse düşen ve sıkıntılı ve meşakkatli hapis hayatına mahkum olan talebelerine bir teselli veriyor. “Risale-i Nur’un tahkiki iman dersleri size her iki cihanın saadet kaynağı olan tahkiki imanı verdiği için, bu sıkıntılar bu nimete bedel az ve ucuz kalır.” diyor. Bu yüzden sabırlı ve metanetli olmalı, iman hizmetinden geri kalmamalısınız, demek sureti ile talebelerini teşvik ediyor.
Bu talebelerden bazılarının dışarıda kurulu bir düzeni var, yani bağı bahçesi, işi gücü var, bazıları ise, fakir ve garip. Fakir ve gariplerin dünyaya olan bağı az olduğu için, hapiste olmaları ile dışarıda olmaları arasında fazla bir fark olmadığına da dikkat çeken Üstad Hazretleri, onların bu hapiste kazandığı sevabı belki dışarıda kazanamayacaklarına, bu yönden kârda bile sayılacaklarını, dışarıda işi gücü olup da mağdur olanların kaybının da inşallah, onların sadaka ve hayır hanesine yazılır, diyerek, onları da bu şekilde teselli ediyor.
O günlerde insanların büyük çoğunluğu sıcak evinde, işinde gücünde iken, iman hizmeti için kelle koltukta hapishane köşelerinde eziyet çeken insanlar unutulur mu? Rahat içindekilerin kazandığı sevap ile, bu hapislerde yatanların sevabı bir olur mu? İşte Üstad Bediüzzaman Hazretleri, bu mektupta bu konuya da bakışlarımızı çekiyor. Evet o günlerin masum ve maznunları, kat kat kazandıkları sevaplarla birlikte bugün müminler tarafından hayırlarla hatırlanıp, dualar ile hizmetleri takdir ediliyor.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!