EN SAFİ UBUDİYET : İHLAS

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيم       وَلاَ تَنَازَعُوا فَتَفْشَلُوا وَتَذْهَبَ رِيحُكُمْ وَقُومُوا ِللهِ قَانِتِينَ

”EY ÂHİRET KARDEŞLERİM ve ey hizmet-i Kur’âniyede arkadaşlarım! Bilirsiniz ve biliniz:

Bu dünyada, hususan uhrevî hizmetlerde en mühim bir esas, en büyük bir kuvvet, en makbul bir şefaatçi, en metin bir nokta-i istinad, en kısa bir tarîk-i hakikat, en makbul bir dua-yı mânevî, en kerametli bir vesile-i makasıd, en yüksek bir haslet, en sâfi bir ubudiyet, ihlâstır.

Madem ihlâsta mezkûr hassalar gibi çok nurlar var ve çok kuvvetler var. Ve madem bu müthiş zamanda ve dehşetli düşmanlar mukabilinde ve şiddetli tazyikat karşısında ve savletli bid’alar, dalâletler içerisinde bizler gayet az ve zayıf ve fakir ve kuvvetsiz olduğumuz halde, gayet ağır ve büyük ve umumî ve kudsî bir vazife-i imaniye ve hizmet-i Kur’âniye omuzumuza ihsan-ı İlâhî tarafından konulmuş.

Elbette, herkesten ziyade, bütün kuvvetimizle ihlâsı kazanmaya mecbur ve mükellefiz. Ve ihlâsın sırrını kendimizde yerleştirmek için gayet derecede muhtacız. Yoksa, hem şimdiye kadar kazandığımız hizmet-i kudsiye kısmen zayi olur, devam etmez; hem şiddetli mes’ul oluruz.

وَلاَ تَشْتَرُوا بِاٰيَاتِى ثَمَنًا قَلِيلاً   âyetindeki şiddetli tehditkârâne nehy-i İlâhîye mazhar olup, saadet-i ebediye zararına, mânâsız, lüzumsuz, zararlı, kederli, hodfuruşâne, sakîl, riyâkârâne bazı hissiyat-ı süfliye ve menâfi-i cüz’iyenin hatırı için ihlâsı kırmakla, hem bu hizmetteki umum kardeşlerimizin hukukuna tecavüz, hem hizmet-i Kur’âniyenin hürmetine taarruz, hem hakaik-i imaniyenin kudsiyetine hürmetsizlik etmiş oluruz.

Ey kardeşlerim! Mühim ve büyük bir umur-u hayriyenin çok muzır mânileri olur.

Şeytanlar o hizmetin hâdimleriyle çok uğraşır. Bu mânilere ve bu şeytanlara karşı ihlâs kuvvetine dayanmak gerektir. İhlâsı kıracak esbabdan yılandan, akrepten çekindiğiniz gibi çekininiz. Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm

اِنَّ النَّفْسَ َلاَمَّارَةٌ بِالسُّوءِ اِلاَّ مَا رَحِمَ رَبِّى  demesiyle, nefs-i emmâreye itimad edilmez. Enâniyet ve nefs-i emmâre sizi aldatmasın. İhlâsı kazanmak ve muhafaza etmek ve mânileri def etmek için, gelecek düsturlar rehberiniz olsun.”(Yirmi Birinci Lem’a)

İhlas, kelime olarak kalbini safi etmek, içten, samimi, riyasız sevgi anlamına geliyor. Terim olarak ise sırf Allah emretmiş olduğu için ibadet etmek manasına geliyor. Yani yapılan ibadet ve işlerde hiçbir karşılık ve menfaati, hakiki ve esas gaye etmeyerek, yalnız ve yalnız Allah rızasını esas gaye edinmek demektir. Üstad Hazretleri, İhlas Risalesinin bu ilk paragrafında bir insanın  amel ve ibadetlerini yalnız Allah için yaparsa, bunun maddi ve manevi faydalarını sıralıyor.

İhlas, hem dünyada, hem de ahiret aleminde en önemli bir esastır. Binanın temeli, ağacın kökü gibidir. Temelsiz bina, köksüz ağaç olamaz. Aynı şekilde ihlassız, dünya ve ahret olmaz.Yani ihlası olmayanın, hem dünyası hem de ahreti harap olmuş, kökü ve esası kurumuş demektir.

İhlas en büyük bir kuvvettir. Yani insan samimiyeti ile Allah’a kul olursa, Allah’ın sonsuz kudretine kavuşmuş olur. Bu da insan için, hem maddi, hem manevi bir kuvvettir. Bu ihlas sırrından dolayı  müminler nice zaman bir  avuç ordu ile, dev bir orduyu yenmiştir.

Hazreti Peygamber Efendimizin (ASV) tek başına o kadar düşmanlara galip gelmesi ve dünyayı manevi emri altına alması, ihlasın ne denli bir kuvvet ve şefaatçi olduğunu açık bir şekilde gösterir.

Hem en makbul bir şefaatçidir. İnsan uzun ve sıkıntılı bir hayat yolculuğundadır. Bu hayat yolculuğu ruhlar aleminden, anne karnına, dünyaya, dünyadan kabre, kabirden, haşire, haşirden Mahkeme-i Kübra’ya, sırat köprüsüne, oradan cennet ve cehenneme doğru gidiyor. İşte ihlas, bu yolculuk sürecinde öyle bir şefaatçi ve yardımcı olacak ki, Allah Resulü’nün şefaati bile bu ihlasa bakar. Şayet ihlas yok ise, yolculuk azap ve dehşet içinde geçecekir.

Hem en metin bir nokta-i istinaddır. Yani en sağlam dayanak noktası Allah’tır. Allah’a dayanmak da ancak ihlas ile olabilir. Allah’ın arkamızda bir kuvvet ve dayanak olmasını istiyor isek, ihlas ile ona iltica etmemiz gerekir.

Hem en kısa bir tarîk-i hakikattır. Yani hakka ve hakikate gitmenin en kestirme yolu ihlastır. İhlas ile Allah’a iltica eden kalbi Allah coşturur, acz ile yalvaran akla, Allah kainatı küçük bir kitap hükmüne getirir.

Hem en makbul bir dua-yı mânevî, en kerametli bir vesile-i makasıd. İhlaslı dua, Allah katında geri çevrilmeyen tesirli bir dua hükmündedir.

Hem en yüksek bir haslet, en sâfi bir ubudiyettir. İnsanın en büyük çalışması, ancak samimiyet ve iyi bir niyet ile olabilir. İhlas ve samimiyet insanın sahip olduğu tek güzel haslettir.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir