EN BÜYÜK ESAS, SEBAT

Risale-i Nur’da çokca geçen kelimelerden birisi de sebat etmektir. İhlastan sonra en büyük esasın da sebat olduğuna işaret edilir. Sebat, yerinden oynamamak, dayanmak, kararlı olmak,sözde durmak, iman ve İslâmiyet’e hizmette, Allah’a ibadet ve taatta devamlı ve kararlı olmak manalarına geliyor. Kur’an-ı Kerim’de, müminlerin karşılaştıkları olaylara sebat etmeleri yönünde emirler bulunmaktadır.

Risale-i Nur hizmetinde ise sebat, herne hal olursa olsun daim hizmette olmaktır. Kur’an ve İman hizmetinde hiçbir güçlükten yılmamak, sarsılmamak, her musibeti sabırla göğüslemek bütün sıkıntılara rağmen gevşeklik göstermeden hizmete devam etmektir. Dünyevi meşgalelere aldırmadan, Risale-i Nur hizmetlerine devam ve bu yolda bir hayat yaşamaktır.

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, talebelerine yazdığı birçok mektublarında onları sebat etmeye teşvik edip, bu asırda böyle sebat gösteren insanları gelecekteki insanların alkışlayacaklarını dile getirmiştir. İşte o mektublardan bazıları :

”Aziz, sıddık kardeşlerim;

Bugün, büyük ve merhum kardeşim Molla Abdullah ile Hazret-i Ziyaeddin hakkındaki malûmunuz muhavereyi tahattur ettim. Sonra sizi düşündüm. Kalben dedim: Eğer perde-i gayb açılsa, bu sebatsız zamanda böyle sebat gösteren ve bu yakıcı, ateşli hallerden sarsılmayan bu samimî dindarlar ve ciddî Müslümanlar eğer herbiri bir velî, hattâ bir kutup görünse, benim nazarımda şimdi verdiğim ehemmiyeti ve alâkayı pek az ziyadeleştirecek; ve eğer birer âmî ve âdi görünse, şimdi verdiğim kıymeti hiç noksan etmeyecek diye karar verdim.” (Şualar, On Üçüncü Şua)

”Azîm hayırların müşkülâtı çok oluyor. Müşkülât çoğaldıkça ehl-i himmet fütur değil, gayret ve sebatını ziyadeleştirir. İnşaallah siz de öyle metîn ve sebatkârlardansınız.”(Barla Lahikası,255 Mektub)

”Risale-i Nur, kendi sadık ve sebatkâr şakirtlerine kazandırdığı çok büyük kâr ve kazanç ve pek çok kıymettar neticeye mukabil fiyat olarak, o şakirtlerden tam ve hâlis bir sadakat ve dâimî ve sarsılmaz bir sebat ister. Evet, Risale-i Nur on beş senede kazanılan kuvvetli iman-ı tahkikîyi on beş haftada ve bazılara on beş günde kazandırdığını, yirmi senede, yirmi bin zât tecrübeleriyle şehadet ederler.”(Kastamonu Lahikası,78-84 Mektub)

”Salisen: Hasan Âtıf’ın mektubunda, cesur ve sebatkâr zâtlardan—ki “efeler” tâbir ediyor—bahis var. Biz, o cesur, sebatkâr yeni kardeşlerimizi ruh u canla kabul ediyoruz. Fakat Risale-i Nur dairesine girenler, şahsî cesaretlerini kıymetleştirmek için, sarsılmaz bir sebat ve metanete ve ihvanlarının tesanüdüne cidden çalışmaya sarf edip, o cam parçası hükmünde şahsî cesaretini, hakikatperestlik sıddıkiyetindeki fedakârlık elmasına çevirmek gerektir.

Evet, mesleğimizde, ihlâs-ı tâmmeden sonra en büyük esas, sebat ve metanettir. Ve o metanet cihetiyle şimdiye kadar çok vukuat var ki, öyleler, herbiri yüze mukabil bu hizmet-i Nuriyede muvaffak olmuş âdi bir adam ve yirmi otuz yaşında iken, altmış yetmiş yaşındaki velîlere tefevvuk etmişler var.”(Kastamonu Lahikası,155-160 Mektub)

 

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir