ÇALIŞKANLARDAN ABDULLAH ÇALIŞKAN
Çalışkanlar Hanedanından Abdullah Çalışkan, 1918 yılında Emirdağ’da dünyaya gelmiştir. Osman Çalışkan’ın küçük kardeşidir. Emirdağ’da Mahalle Muhtarlığı yapmıştır. Daha sonra Avukatlar yanında kurs görerek dava vekili olarak çalışmıştır.
1952 yılında Kurban Bayramı arefesinde hastalanan Abdullah Çalışkan’a zehirlenme teşhisi konur ve 50 gün sonra vefat eder. Abdullah Çalışkan vefat ettiği zaman Üstad Bediüzzaman Hazretleri oğlu Kamil Çalışkan’ı yanına çağırır ve O’na şöyle der:
”Babanız benim yerime kurban gitti. Eğer O vefat etmeseydi, ben vefat edecektim. Bu sebeble size bakmakla artık ben mükellefim.”
Bu günden sonra Üstad Bediüzzaman Hazretleri Emirdağ’da olduğu hergün Abdullah Çalışkan’ın çocuklarına ”Bugünlük tayinatınız bu” diyerek yiyecek göndermiştir.
Denizli Hapsinden sonra Emirdağ’a gelen Üstad Bediüzzaman Hazretlerine sahip çıkan Çalışkanlar Hanedanının bir ferdi olan Abdullah Çalışkan, Demokrat Parti’nin kurulduğu ilk günlerde Demokrat Partiye katılıp üye olmuştur. Abdullah Çalışkan Demokrat Partili olduğu için, Cumhuriyet Halk Partisi taraftarları resmi makamları kullanarak Üstad Bediüzzaman Hazretlerine sıkıntı vermeye çalışmışlardır.
”Aziz, sıddık kardeşlerim;
Hadsiz şükür olsun ki, Risale-i Nur yerine beni sıkıyorlar, benimle meşgul oluyorlar. Hiç merak etmeyiniz. عَسٰى أَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ
“Belki sevmediğiniz şey hakkınızda hayırlıdır.” Bakara Sûresi, 216.nci ayeti” sırrıyla, inşaallah bu yeni hâdisede dahi bir hayır olacak.
Hâdise budur: Ceylân’ı ve iki arkadaşları -ki bana hizmet ediyorlardı- yanıma gelmelerini men ettiler. Anahtarı onlardan aldılar, bekçilere verdiler. O bekçilerden birisi geliyor, su ve ekmek gibi işlerimi görüyor. Ben bunun sebebini bilemedim. Fakat bu kasabada bir parti münazaası var. Çocuğun bir amcası HAŞİYE bir taraftadır. Onun muarızları yapıyor ihtimâli var.
Hem, her tarafta Risale-i Nur’un fütuhatı ve hariçten gelen anarşistlik müdahalesi sebebiyet verdi zannederim. Ve Sandıklı’da elde edilen mektubatla, bir vasıta-i muhabere olması bahanesiyle, bu sıkıntıyı verdiler. Siz hiç telâş etmeyiniz, bunun da hiç ehemmiyeti yoktur. Siz yine eski gibi bana yazarsınız. Fakat ben kendim çok yazamıyorum. Güya beni ihanet ve hakaretle çürütmekle, Risale-i Nur’un fütuhatına sed çekilecek; divaneliklerinden, üflemekle milyonlar elektrik kuvvetinde bulunan Risale-i Nur gibi bir hakikat güneşi sönecek diye —ziyade sevabı bana kazandırmak için—beni fazla sıkıyorlar.
Medâr-ı ibret ve dikkat bir tevafuktur ki, dün, çocukla pederini zabıta celb edip ifadelerini aldığı aynı dakikada, ehemmiyetli bir vukuatı, telefon-u zâbıta haber vererek, bütün erkânı telâşa düşürttü. Mahall-i vak’aya gitmeye mecbur oldular. Mânen onlara denildi:
“Siz sinek kanadı kadar zararı olmayanı bırakınız; kartallar, belki ejderhalar gibi zararlara bakınız.”
Hem camiden men hâdisesinin aynı vaktinde, men’e emir veren yeni kaymakam, Afyon’da, ameliyata maruz kaldı. Lisan-ı haliyle ona denildi: “Ölüm var! Onun idamından kurtulmasına çalışanı tazyik değil, belki çok takdir ve tahsin etmek gerektir.”
Umum kardeş ve hemşirelerime birer birer selâm ve dua ederim ve dualarını isterim.
اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى
Kardeşiniz
Said Nursî
HAŞİYE : Merhum Abdullah Çalışkan’dır. Demokrat partiye muhalefette iken intisap etmişti.”(Emirdağ Lahikası)
1952 yılında Emirdağ’da vefat eden Abdullah Çalışkan’a, Allah’tan rahmet dileriz.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!