Girdi yapan Nurköy

ANLAYARAK OKUMA

Eskişehir hapishanesinin son meyvesi Otuz Birinci Lem’a’nın İkinci Şuâı بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ On altı sene evvel, Eskişehir Hapishanesi’nde, arkadaşlarımın tahliyeleriyle yalnız kaldığım bir vakitte, şu Şuâ, gayet acele, pek noksan kalemimle, sıkıntılı, rahatsızlık bir zamanda telif edildiğinden bir derece intizamsız olmakla beraber, bugünlerde tashih ederken, iman ve tevhid noktasında pek çok kıymettar ve kuvvetli […]

NUR İSKELE MEMURU, GÜL FABRİKASI SAHİBİ

Risale-i Nur’un Lahika Mektuplarında yer alan, ”Nur iskele memuru, Nur fabrikası nam sahibi gibi ifadelerle anlatılmak istenen nedir? Risale-i Nur Külliyatından Lahika mektuplarında yer alan bu tabirlerle, Üstad Hazretleri, her kabiliyet sahibi ağabeye kabiliyetine uygun ve muvafık bir lakapla hitap etmiştir. Onları, iman ve Kur’an hizmetinde bu lakaplarla şevklendirmiştir. Bir diğer konu da o yıllarda […]

İMANA DAİR HAKİKATLER

Bilirsiniz ki; şu zamanda şu vazife-i imaniye çok mühimdir. Benim gibi zaif, fikri çok cihetlerle inkısam etmiş bir biçareye yüklenmemeli, elden geldiği kadar yardım etmeli. Evet, mücmel ve mutlak hakaik, biz zahirî vesile olup çıkıyor. Tanzim ve tasfiye, tasvir ise, kıymettar, muktedir ders arkadaşlarıma aittir. Bazan onlara vekâleten tafsilâta, tanzimata girişiyorum, noksan kalıyor. Bilirsiniz ki; […]

HERBİR GÜNAH KALBİ KARARTIR

”Evet, günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra, tâ nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. Herbir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah, istiğfarla çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir mânevî yılan olarak kalbi ısırıyor. Meselâ, utandıracak bir günahı gizli işleyen bir adam, başkasının ıttılaından çok hicap ettiği zaman, melâike ve ruhaniyâtın vücudu ona […]

DÖRT HALİFE’NİN YOLU

Hazret-i Ebu Bekir (RA) ve Hazret-i Ömer (RA) ve Hazret-i Osman (RA)’nın meşrebi nedir? Risale- Nur Külliyatında,”Hem Hazret-i Ebu Bekir (RA) ve Hazret-i Ömer (RA) ve Hazret-i Osman (RA)’nın meşrebini Risale-i Nur takip etmiş.” ifadesinden kısaca şunları anlayabiliriz. Hazreti Ebubekir (RA)ın meşrebi; sadakat ve doğruluktur. İnandığı davaya bütün benliği ve hissiyatıyla sahip çıkmaktır. Bunuda hayatının […]

HATAYI KABUL ETMEMEK

Kardeşim Hüsrev, Lütfi, Rüştü; Size Üstad ve talebeler ve ders arkadaşları içinde faide verecek bir fikrimi beyan edeceğim. Şöyle ki: Sizler -haddimin fevkinde- bir cihette talebemsiniz ve bir cihette ders arkadaşlarımsınız ve bir cihette muîn ve müşavirlerimsiniz. Aziz kardeşlerim; Üstâdınız lâyuhtî değil. Onu hatâsız zannetmek hatâdır. Bir bahçede çürük bir elma bulunmakla bahçeye zarar vermez. […]

ZARAR BANA DOKUNDU

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ اِذْ نَادٰى رَبَّهُ اَنِّى مَسَّنِىَ الضُّرُّ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ “Eyyub’u da hatırla ki, Rabbine şöyle niyaz etmişti: ‘Bana gerçekten zarar dokundu. Sen ise merhametlilerin en merhametlisisin.’” Enbiyâ Sûresi, 83 ayeti” SABIR KAHRAMANI Hazret-i Eyyub Aleyhisselâmın şu münâcâtı, hem mücerreb, hem tesirlidir. Fakat, âyetten iktibas suretinde, bizler münâcâtımızda  رَبِّى اِنِّى مَسَّنِىَ الضُّرُّ […]

AFYON MAZNUNLARINDAN RIFAT FİLİZER

l923 Konya’da dünyaya gelen Rıfat Filizer, l948 yılında Afyon Hapishanesinde Bediüzzaman Said Nursî ile birlikte hapis yatmıştır. Anne tarafından Peygamberimiz (ASM)ın sülâlesine mensub olduğunu dile getiren Rıfat Filizer, “Dedem Muhammed Kudsî Efendi Konya’dan kalkıp, 60 gün kadar yol yürüdükten sonra Şam’a vâsıl olmuş ve Hicrî l2. asrın müceddidi Mevlâna Hâlid-i Bağdâdî ile görüşerek, Anadolu halifeliğini […]

MADDİ MANEVİ VARLIĞIMIZ

Maddi, manevi varlığımız ve nefsimizde Cenab-ı Hakk’ın idaresindediri nasıl anlamalıyız? Mümin insan, bulunduğu an ile geleceğin sahibinin Allah olduğuna inanır ve iman eder. Bazen gaflete düşeriz bu gerçeği unutur gibi oluruz. Yapılacak şey hemen Allah’a tövbe, istigfar ve dua ile iltica etmektir. Maddi ve manevi varlığımız Allah’ın elinde olduğu gibi nefsimizde O’nun idaresi altındadır. Biz […]

ÜÇ ŞAHSİYET

Biraderzadem merhum Abdurrahman’ın vefatını müteakip yanıma gelip, kuvvetli emarelerle Abdurrahman’ın yerine bana gönderildiği kalbime ihtar edilen, gayet çalışkan ve hâlis kardeşlerimizden, elmas kalemli, Kuleönlü Sarıbıçak Mustafa Hulûsi’nin, on fıkra yerine geçecek tek birinci fıkrasıdır. بِاسْمِهِوَ اِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حُرُوفِ الْقُرْاٰنِ وَ اَسْرَارِهَا Ey benim muhterem Üstadım; […]