AFYON MAZNUNU İBRAHİM KANTAR
İbrahim Kantar, 1336 yılında Afyon’a bağlı Emirdağ’da dünyaya gelmiştir. Emirdağ’da esnaflık yaparak geçimini sürdüren İbrahim Kantar, 1944 yılı Ağustos ayının son günlerinde polis nezaretinde Emirdağ’a getirilen Üstad Bediüzaman Said Nursi Hazretlerine burada sahip çıkan ilk kişiler arasında yeralır. Emirdağ da onbeş gün kadar bir otelde kalan Üstad Bediüzzaman Hazretleri daha sonra kiraladığı eve yerleşir.
O yıllarda Emirdağ’da esnaflık yapan İbrahim Kantar, Üstad Hazretlerinin yanına gider, onun hizmetini görür, geceleri de risale yazar, yazdığı risaleleri de okumak isteyenlere elden dağıtırdı. Eşi,Şerife Hanımla beraber Üstad Hazretlerinin her türlü hizmetinde bulunurlar.
İbrahim Kantar, hatıralarında Üstad Hazretlerini ilk ziyarete gitmeden önce üç gün oruç tutup, hayvansal besin yemediğini ve yanına gidince içinden himmet dileğinde bulunduğunu anlatır ve Üstad Hazretleri, o’na şöyle der:
”Bak kardeşim, Emirdağ’dan bir kısım insanlar bize hizmet edecekler ve bütün dünyaya buradan bu hakikat ilan edilecek.”
17 Ocak 1948 günü Üstad Said Nursi Hazretleri Afyon Savcılığı tarafından talebeleri ile birlikte tutuklanıp Afyon Ağır Ceza Mahkemesine sevk edilir. İbrahim Kantar da diğer ağabeylerle birlikte tutuklanır.
Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Afyon Mahkemesine verdiği ilk istida şöyledir.
“Afyon Mahkeme ve Ağır Ceza Reisine beyan ediyorum ki:
Eskiden beri fıtratımda tahakkümü kaldıramadığım için dünyaya karşı tamamıyla alâkamı kesmiştim. Şimdi o kadar lüzumsuz tahakkümler içinde hayat bana gayet ağır gelmiş, yaşıyamıyacağım. Hapsin hâricinde yüzler resmî adamların tahakkümlerini, hatta bekçilerin, jandarmaların ve polislerin tahakkümlerini çekmeye iktidarım yok. Şahsıma karşı eşedd-i istibdat içinde bu tarz hayattan bıktım.
Ben sizden bütün kuvvetimle tecziyemi taleb ediyorum. Şimdi kabir elime geçmiyor. hapiste kalmak bana lazımdır. Makam-ı iddianın isnad ettiği suçlar, siz de bilirsiniz ki yok ve beni cezalandırmaz. Fakat beni cezalandıracak kanununuzca büyük kusurlarım var… Sorunuz, söyliyeceğim.
Afyon Ceza evinde mevkuf
Said-i Nursi
Üstad Bediüzzman Hazretleri ile beraber Afyon cezaevinde hapis yatan İbrahim Kantar, hanımı Şerife ile hizmetlere burada da devam eder. Şerife Hanım, beyini ziyarete geldiği hapishaneden Üstad Hazretlerinin dışardaki talebelerine yazdığı mektupları götürür, talebelerin mektublarını da Üstad’a getirir. İbrahim Ağabey, mahkemenin verdiği tutuksuz yargılanma kararına rağmen Emirdağ’a dönmez, Afyon’da kalarak Üstad Hazretlerine hizmet eder.
İbrahim Kantar, Afyon Mahkemesinin berat kararından sonra yeniden Emirdağ’a getirilen Üstad Bediüzzaman Hazretlerine hizmete devam eder. Bu sıralarda kasaplık ile uğraşan İbrahim Kantar, bir camız almış kesip etini satacak. O gün Üstad Said Nursi Hazretlerinin yanına gider. Abdest almak isteyen Üstad’a su dökerken aklından aldığı camızdan ne kadar kar ederim diye geçirir. Tam bu esnada Üstad, ona döner, ”Keçeli!, Keçeli!. bir camız başı olsada biz de yesek.” der.
İbrahim Kantar’ın kasap dükkanına zaman zaman Üstad Said Nursi Hazretlerinin hizmetkarlarından Zübeyr Ağabey gelir,et alırdı. İbrahim eti tartarken, biraz fazla miktar da verir. Zübeyr Ağabey, eti götürür tekrar geri gelir ve İbrahim’i Üstad’ın yanına götürür. Üstad Hazretleri, önce İbrahim’e kızar sonra da fazla etin parasını verir.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!