EHL-İ KALB BİRİSİ, OSMAN NURİ
Osman Nuri Efendi (Tol), 1885 yılında doğdu. Alay Müftülüğü ve daha sonrasında 25 sene Millî Müdafa Bakanlığında müftülük yapan Osman Nuri Efendi, Bediüzzaman Hazretlerini Millî Mücadele senelerinde İstanbul’dan tanıdığını yazdığı mektubunda ifade etmektedir. O zamanlar görüşmeleri ve sohbetleri olduğuna da söyleyen Osman Nuri, daha sonra Emirdağ’da Üstad Bediüzzaman’ı ziyaret etmiştir.
Nakşî tarikatına bağlı olan Osman Nuri Efendi, Üstad Bediüzzaman’ın tabiri ile “ehl-i kalp” birisidir. Ziyaretine gelenlere, Üstad Bediüzzaman Hazretlerini, “Zamanın Şeyhü’l-Ekber Muhiddin-i Arabî’si, Şah-ı Nakibend-i Kudsîsi ve Sultan Abdülkadir’i, Bediüzzaman’dır” diye anlatmıştır. Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin, “Benim Ankara’da bir vekilim” iltifatınata mazhar olmuştur.
” Ankara’da Nurları neşretmek nimet-i uzmâsına nail olmuş büyük bir âlim ve ehl-i kalb bir zatın Üstada yazdığı bir mektuptur, başlığı ile Tarihçe-i Hayat’ta yer alan mektubun bazı bölümleri şöyledir:
”Sâhibünnur olan Bediüzzaman’ımız! Zât-ı Nuriyelerinizin, abd-i aciz, can ve gönülden dostunuzum. Bu dostluğum, gelip geçici, zevale mahkûm dostluklardan değildir.
Bu aşk ve şevkle Sultan Hamid zamanından beri zâtınızın ve Nur talebelerinizin hukuk-u umumiye ve hususiyelerinizin hasbeten lillâh müdafaa ve muhafaza ve himayesi için, yakından uzaktan, karınca kudretince, dostluk vecibelerini mânen-maddetenîfada kusur etmemeye âzamî çalıştım, çalışıyorum ve çalışacağım. Bu halime Hak ve halk ve Nur talebelerinizin bir kısm-ı mühimmi âgâhtırlar.
Pek mübarek kalbî, ruhî, sırrî dostum! Bilmem, abd-i âcizi hatırladınız mı? Her ihtimale karşı hatırlatayım: Yurdun her tarafında mücahede-i milliye devam ederken zât-ı hâkimânelerine, Ankara’da mücahede-i milliyeye birlikte devamı mutazammın, muhtelif eşhastan on sekizi mütecaviz davetnâmeler geldiği zaman, bu davetlere icabet edip etmemek hususunda, İstanbul’da ikametgâhınızda, beynimizde takarrur eden günde buluşarak istişare buyurduğunuz alay müftülerinden dost-u kadiminiz Ankaralı Osman Nuri’yim.
En büyük emelim ve arzum, ölmeden evvel, dünya gözüyle zatınızı görmek ve ziyaret etmek, hasbeten lillâh bir sohbetinizde bulunmaktır.Bunu canü gönülden arzu eyliyorum.”
Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin, Osman Nuri Efendi’ye yazdığı mektub ise şöyle:
“Aziz Sıddık Kardeşim Osman Nuri,
“Madem Cenab-ı Hak, senin kudsî niyet ve ihlâsınla, Ankara’da en mühim genç Said’ler, senin etrafına toplanmış. Madem Ankara’da benim bulunmamı lüzumlu görüyorsunuz. Ben de şimdi nafakamla tedarik ettiğim nüshalarımı o küçük medrese-i nuriyeme benim bedelime gönderiyorum. Onların adedince Said’ler, seninle komşu olurlar.”
“Hem fedakâr evlâdın çok fevkinde sadâkatle şimdiye kadar hizmetleriyle her biri birer genç Said olarak beş-on Abdurrahman’larım hükmünde Sungur, Ceylân, Salih, Abdullah, Ahmed, Ziya gibi genç ve çalışkan Said’leri senin yanına hem benim vekilim, hem senin talebelerin olarak benim bedelime o küçücük medrese-i nuriyeye nezaret ve bir nevi dershane olarak reyinize bırakıyorum.'( Emirdağ Lahikası, II cilt )
1944 Denizli Ağır Ceza Mahkemesininde beraat kararı konusunda büyük gayretleri olan Osman Nuri Efendi, l Ekim l955’te Ankara’da vefat edmiştir. Cebeci Kabristanında mezarı bulunan Osman Nuri Efendi’ye, Nurkoy olarak Allah’tan rahmet dileriz.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!