HALİS SOHBETİ DİNLEYENLER

”Hem mütefekkirâne o çeşit sohbet-i imaniye, zemin yüzünün bir manevî ziyneti ve medar-ı şerefi olduğuna işareten biri demiş:

آسْمَانْ رَشْكْ بُرَدْ بَهَرْ زَمِينْ كِه دَارَدْ

يَكْ دُوكَسْ يَكْ دُو نَفَسْ بَهْرِ خُدَا بَرْ نُشِينَنْدْ
Yani, semâvât zemine gıpta eder ki, zeminde hâlisen lillâh sohbet ve zikir ve tefekkür için, bir-iki adam, bir-iki nefes, yani bir-iki dakika beraber otururlar, kendi Sâni-i Zülcelâlinin çok güzel âsâr-ı rahmetini ve çok hikmetli ve süslü âsâr-ı san’atını birbirine göstererek Sânilerini sevip sevdirirler, düşünüp düşündürürler.

Hem de ilim iki kısımdır: Bir nevi ilim var ki, bir defa bilinse ve bir-iki defa düşünülse kâfi gelir. Diğer bir kısmı, ekmek gibi, su gibi, her vakit insan onu düşünmeye muhtaç olur. Bir defa anladım, yeter diyemez. İşte ulûm-u imaniye bu kısımdandır. Elinizdeki Sözler ekseriyet itibarıyla inşaallah o cümledendir.

Bütün kardeşlerimize birer birer selâm ediyorum. Zannederim mufarakat ihtimalinden, ikimizden ziyade Hakkı Efendi kardeşimiz, daha ziyade sevap kazanmak emâresi olarak, daha ziyade müteessirdir. Fakat Cenâb-ı Hak hakkımızda çok emarelerle inayet ve rahmetini gösterdiğinden, surî iftirakımız vuku bulsa, bir eser-i inayet ve rahmet olduğunu telâkki etmeliyiz.

Rabian: Sizin gibi hakikate yetişmiş ve hakikatteki hakikî tesellî ve esaslı sevinci bulmuş zâtlara, envâr-ı imaniyenin ve esrar-ı Kur’âniyenin neşirlerine karşı -ehl-i dalâletin ve şeytanların desâisle tehacümünden neşet eden müşkülât ve gam ve kedere karşı sabır ve metanet et ve hüzün ve merak etme- demeye ihtiyaç hissetmem.

Hem her vakit beklediğim, ehl-i zındıkanın bana hücumu gayretli talebem, cesaretli biraderzadem olan uhrevî kardeşimden başlaması muhtemel olmakla beraber, hıfz-ı Kur’ânî her müşkülâta galip ve lezzet-i hizmet-i imaniye her kederi unutturur itikadında olduğumdan, seni teşcî ve teşvike lüzum görmem. Râkımü’l-Hurûf Hâfız Hâlid sana selâm eder, duanı ister.

Ahiret kardeşiniz

Said Nusi(Barla Lahikası)

Bu mektubta, Üstad Bediüzzaman Hazretleri, iki şeye dikkat çekiyor. Birisi,yeryüzünde Allah için, ihlasla biraraya gelip sohbet edenleri gökyüzü ehlini gıptaya sevk edip o sohbete iştirak edip dua etmelerini, ikincisi de iki türlü ilmin olmasına.

İlmin birincisi, Namazın veya orucun farzlarını,vaciplerini sünnetlerini öğrenmek için elde edilen ilim. İnsan bir iki defa okusa ona kafi gelir. Öğrenir daha sonra tekrar tekrar okumasına ihtiyaç yoktur.

Diğeri ise, iman ilmidir. Bu ise ne kadar öğrenilse insan o kadar öğrenmek ister. Zira, Allah’ın isim ve sıfatlarını öğrenmenin sonu yoktur. Her an insanın ufkuna yeni bir sayfa açılır. Ekmek ve su gibi, her daim insan onları düşünür ve öğrnme gayreti içinde olur. İman ilmi işte böyledir. İnsan yeter diyemez.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir