VELAYET VELİ OLMAK

Velayet, veli olmak ve bu meslekte ilerlemek için neler yapmalıyız?

“Veli” kelimesi, Kur’an-ı Kerim’de dost, yardımcı, taraftar, hakim, vali, yönetici ve sırdaş anlamında kullanılır. “Veli” 24, “evliya” 62 defa olmak üzere Kur’an’da yeralmaktadır.
Velî sözlükte “yardım eden, koruyan; yardım edilen, korunan” anlamlarına gelir.

Genel anlamda her mümin Allah’ın dostudur ve O’nun velî kuludur. Özel anlamda velîlik ise düzenli, devamlı, kararlı ve ihlaslı bir şekilde ibadet ve kulluk eden, başta peygamberler olmak üzere takva sahibi bütün salih müminlere mahsustur.

Velayet, velilik Allah dostluğu, genel olarak kulun Allah’a ve Allah’ın kula yakınlığı ve münasebetiyle ilgili bir yoldur. Risale-i Nur’da bu konu şöyle anlatılmaktadır:

“Silsile-i Nakşînin kahramanı ve bir güneşi olan İmam-ı Rabbânî (r.a.), Mektubat’ında demiş ki: ‘Hakaik-i imaniyeden bir meselenin inkişafını, binler ezvak ve mevâcid ve kerâmâta tercih ederim.'”

“Hem demiş ki: ‘Bütün tariklerin nokta-i müntehâsı, hakaik-i imaniyenin vuzuh ve inkişafıdır.'”

“Hem demiş ki: ‘Velâyet üç kısımdır. Biri velâyet-i suğrâ ki, meşhur velâyettir; biri velâyet-i vustâ, biri velâyet-i kübrâdır. Velâyet-i kübrâ ise, verâset-i nübüvvet yoluyla, tasavvuf berzahına girmeden, doğrudan doğruya hakikate yol açmaktır.'”(Mektubat)

“Velâyet-i suğrâ”, en küçük derecedeki velilik demektir. Pek çok perdeden geçerek ulaşılan bir makamdır. Allah’ın 1001 ismi ve her ismin binlerce perdesi bulunduğunu düşünürsek, bin bir ile binlerin çarpımı kadar makamlar vardır. Burada yol uzun, kerametler çoktur.

Keşif ve kerametler ise, zayıf insanı teşvik için verilen manevi hediyelerdir. Allah uzun ve meşakkatli olan bu manevi yolculuğu zevkli ve çekilir kılmak için bir takım kerametlerle donatıyor.

Velayet-i kübra, mana olarak en büyük velilik demektir. Allah’ın bize olan yakınlığından inkişaf eden, Peygamber(ASV) varisliğinden gelen, kısa ve yüksek olan ve tarikat berzahına uğramadan zahirden hakikate geçen bir velilik mesleğidir.

Velayet-i Kübra, Sahabe mesleğidir. Burada esas Allah’ın kula yakınlığıdır. Meşakket ve çileler bu meslekte fazla olmadığı için, keramet nevi ilgiye fazla ihtiyaç duymazlar. Allah’ın kula olan yakınlığı, bir nevi vasıtasız, engelsiz, manisiz o kuluna mükafatıdır.

İşte bu iki meslek arasındaki farka Üstadımız, leyle-i kadri idrak etmeyi örnek olarak vermektedir. Yani normal velayetle gidenler; bedenler ve cisimler gibi, seyr-u sülukleri zamanla ve mekanla kayıtlı olduğundan, cisim itibarıyla leyle-i kadri idrak etmek için bir yıl bekleme ve yaşama ihtiyacı vardır. Bir yıl sonra kadir gecesi gelse dahi, bu gece geçen yılın değil, yeni yılın kadir gecesidir. Yani tam aynı geceye mazhariyet söz konusu olamıyor. Çünkü cisim itibarıyla ancak ileriyi yaşamak mümkündür. Maziye geçmek mümkün değildir.

Fakat sahabe mesleği ise; insandaki ruh gibidir. Ruh zamanla ve mekanla mukayyet olmadığından, bulunduğu cisimden ve zamandan sıyrılır, mazi ve müstakbeli, aynen ve tamamen olduğu gibi yaşayabilir. Demek ki beden gibi bir yıl beklemeden, ruh kanatlarını açar zamanları ve mekanları ihata edebilir. Yani bütün evliyaların kavuşamayacağı ve layık olamayacakları makam ve kemalata, o sahabeler bir anda liyakat kesbediyorlar.

İşte normal velayette; bir yıl bekleyip kadir gecesinden liyakate göre istifade etme imkanı; sahabelerde bir yıl beklemeden, azami derecede gecenin feyizinden istifade bir anda oluyor.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir