URFA TALEBELERİNDEN ABDÜLKADİR BADILLI
1936 yılında Urfa’ya bağlı Şeyh Zeliha Köyünde dünyaya gelen Abdülkadir Badıllı, Urfa Nur Talebelerindendir. 1953 yılında Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerini ziyaret ettikten sonra hayatını Risale-i Nur hizmetine vakfetmiştir.
Arapça, Farsça, Osmanlıca ve Kürtçe bilen Abdülkadir Badıllı’ya Harran Üniversitesi tarafından fahri doktorluk ünvanı verilmiştir. Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin hayatını araştırma konusunda son derece önemli eserler telif etmiştir.
”Yunanistan’da Risale-i Nur neşriyatını yapan ve yüzlerce Nur talebesi yetiştiren bir zatın, Türkiye’deki Nurcu kardeşlerine yazdığı mektup
Din ve imana hâdim (hizmet edici), şirk ve küfrü hadim (yıkıcı) pek aziz kardeşlerim!
(Abdullah, Hüsnü, Abdülkadir, Mehmed ve Süleyman Nurdaşlarım)
Evvela: Pek samimi ve hâlisane yazılan mektubunuzu alarak derecesiz memnun oldum. Muhlis beyanlarınız ve derûnî tebrikleriniz, hep coşkun dinî aşkınızdan ve has nura müstağrak ruhunuzdan doğma olduğundan, o Nur’un elektrizasyonuyla münevver kalpleri tehyic ve temevvüce düşürmemek mümkün değildir. Onun için selâm ve muhabbetlerinize mukabil selâm ve meveddetlerimiz bîpâyan olduğu gibi bu rabıta ve iştiyak ile de sizleri kucaklar ve İslâmî hasret ve saffetle gözlerinizden öperim.
Sâniyen: Gönderilmesine lütfettiğiniz Hutbe-i Şamiye, Şekva ve sair mahkeme kararı ile mektuplar melfufatını alarak fevka’l-had memnun oldum. Bunun cevabını vermek üzere iken Kerkük’ten Ahmed Ramazan kardeşimizden gönderilen Sözler mecmuasını aldım. Onun için de bînihaye tahassüslerle meşhun-u mesâr oldum. Ona da şimdi sizinle beraber teşekkür babında mektup yazıyorum. Bu memnuniyet ve teşekkürlere dahi cemaatimizin bütün efradı iştirak ederek hepinizi selâmlar ve aziz Nurdaşlarıyla kardaşlanırlar.
…..
Gerek ben ve gerekse bütün ihvanımız Üstad Hazretlerine bağlılığı şöyle telakki ediyoruz: Âfak ve enfüsten müstedlel âyât-ı bînihayeyi en iyi tefsir edecek bir insan-ı kâmile her asır muhtaçtır. Asrımızda, şark ve garpta fâzıl ve muktedir çok ulema yok değildir fakat fâni menfaatlerden mütecerrid, sırf nur-u Bâki ile mütenevvir ve mütelezziz, gavs-ı ferîd makamında en ziyade bir mutemede ihtiyaç vardır. Bu evsaf-ı mebhuse ile Üstad-ı Kebir muttasıf olduğundan, zamanımızın kutbu mesabesindedir. Ona tebaiyet, tam uyulmaya lâyık bir mukteda-bih’e iktida manasındadır. Zamanın müceddidi, imam-ı kübrası fetrete uğradığına göre, böyle bir mürşid-i a’zama merbutiyet vâcib derecesine varmıştır. İşte bu sâika, bizi ve onları düşünmeye bile sevk etmeden Üstad-ı Kebir’e rabtediyor. Bunu yapan, onlardaki iman bağının, kendisinde mevcud bulunan nur-u aslînin, nur kaynağının merkez sıkletindeki cazibe kuvvetine incizab ve incilâbıdır. Bunlar, bu eserleri şimdi mütalaa ve müzakere etmekle, tahsilleri az zamanda bazısının derhal husuliye münkalib olmaktadır. Yani derhal, Nur mevzuunu idrak kabiliyetiyle mütefeyyiz oluyorlar. هٰذَا رَحْمَةٌ مِنْ رَبِّى
هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّ Onun için fazıl ve rahmetine karşı ne kadar hamd ü sena edilse azdır.
…..
Bu hizmette muvaffak olmak için sizin bin bir müşkülatla ikazkâr ve irşadkâr hareketleriniz gibi yıkılmaz ve sarsılmaz azim ve metanetler lâzımdır. İnşâallah her ufukta, her kuturda böyle çalışılması, İslâmiyet’in halâs-ı umumîsini mûcib ve müntic olacaktır. Hâfız Ali (Tarihçe-i Hayat, Hariç Memleketler)
25 Aralık 2014 yılında tedavi gördüğü hastahanede vefat eden Abdülkadir Badıllı Ağabey’in kabri Urfa’da Dergah Camii mezarlığındadır. Kendisine Allah’tan rahmet dileriz.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!