RİSALE-İ NUR’UN BAŞ KATİBİ ŞAMLI HAFIZ TEVFİK GÖKSU
1889 Senesinde İstabul’un Üsküdar ilçesi Selimiye mahallesinde dünyaya geldi. Subay olan babası Veli Efendi Suriye’nin Şam ilinde vazifeli olduğu için küçük yaşlardan itibaren bu vilayette bulundu.
Subay olan babasıyla birlikte Şam’da yirmi yıla yakın kalmasından dolayı daha sonraki yıllarda kendisine Şam’lı Hafız Tevfik denilmiştir.
Günlerden bir gün. Bir Cuma günü Veli Efendi oğluna seslendi. ‘’ Abdest al Cuma namazına Emevi Camii ne gideceğiz.’’ Ve babasıyla birlikte Emevi Camiine gittiler. Ehl-ilim ve ehl-i kalb olan Veli Efendi :
‘’ Bak oğlum. Bu meşhur Bediüzzaman Said Nursi’dir. Ona iyi bak. İleride bu Zat’a talebe olup, Ona hizmet edeceksin.’’ Der. Şam Emevi’ye Camiinde onbinlerce insana yapılan meşhur Hutbe-yi Şamiyeyi babasıyla beraber dinleyen Tevfik orada Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerini ilk defa gördü.
Memleketin şartları zaman içinde değişince Hafız Tevfik ve ailesi yeniden İstanbul’a gelirler. Burada evlerinin yandığını ve harebe haline geldiğini görünce bir süre sonra annesinin memleketi olan Barla’ya gelir ve buraya yerleşirler. Şamlı Hafız Tevfik Efendi Barla’ya gelince çarşıdaki büyük Cami olan Çeşnigar Camiinde imam-hatiplik yapmaya başlar.
YALNIZ VE GARİP
Yıl 1926 Barla. Yalnız ve garip birisi Bediüzzaman Said Nursi. Kalben çok seviliyor. Ama çok korkuluyordu. Zira daha gelmeden müthiş bir propaganda yapılıp halk ürkütülüp korkutulmuştu. Ehl-i dalaletin düşman ilan ettiği ve görüşülmesini yasakladığı bu Zat’a karşı halk soğutulmuştu.
Sakin kendi halindeki haliyle emniyet ve huzur telkin eden bu Zat’ı Barla halkı seyrediyor, ona karşı ruhlarında hissettikleri sıcaklıkla hürmetle yaklaşıyorlardı.1926 yılının baharıydı. Bir gün Bediüzzaman huzur veren sesiyle O’na seslendi. Birden sesi tanıdı. Şam’da Emevi Camiinde hutbesini dinlediği bu Zat ona sesleniyordu. Yakalandığında başına gelecekleri bile bile korkusunu bir kenara atıp, hemen yanına gidip ellerine sarıldı.
Bediüzzaman huzur veren içi ısıtan bir sesle :
‘’ Sen bana talebe olur musun?’’ diye sordu.
Hafız Tevfik hiç düşünmeden tereddütsüz bir şekilde : ‘’ Olurum Efendim. ‘’ diye cevap verdi.
‘’Kalemi, kâğıdı hazırla ‘’ kardeşim, dedi. Üstad Hazretleri.
İşte babası Veli Efendi’nin yıllar önce kendisine söylediği gerçekleşmişti. Böylece Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerine talebe ve nurlara katip olarak yaşamayı kabul etmişti. Şamlı Hafız Tevfik Efendi, Nur’un ilk katibi idi.
Üstad Hazretleri ilk risale olan Onuncu Söz risalesinin yazılışını şöyle ifade etmekte :
‘’ Barla’nın bağ ve bahçelerinde dolaşırken sesli olarak Rum Suresinin 50 nci ayeti kerimesini kırk defa durmadan bir anda okudum. Menzilime geldim. Şamlı Hafız Tevfik’e Haşir Risalesini yazdırdım.’’
Böylece tesiri çağlar boyu devam edecek olan Kur’an tefsiri Risale-i Nur Külliyatının telifi başladı. Şamlı Hafız Tevfik’te ‘’ Nur’un birinci katibi ünvanını ‘’ aldı Şamlı Hafız Tevfik eşinin fedakarlığı sayesinde Said Nursi Hazretlerinin yanından hiç ayrılmadı. Kağıdı kalemi hep hazır tuttu. Ne söylenirse hemen yazdı. Telif dışında da daha önce yazdığı risaleleri temize çekip, çoğaltmaya çalıştı.
Şam’da kaldığı yıllarda Mevlana Halid Hazretleri ile ilgili araştırma yapmış, O’nun müceddidlilik vasfını ele alarak Said Nursi Hazretleri ile mukayeseli bir araştırma yapıp bunu da Barla Lahikasında neşretmiştir. İki tiryakiliği vardı.Biri sigara, diğeri demli çay içmekti. Hafız Tevfik’e bir gün Üstad :
‘’ Kardeşim bu iki tiryakiliğinden birini bırak.’’ Dedi.
Tevfik Efendi düşündü hangisini bırakayım diye. Sonunda demli çayı bırakıp, sigaraya devam etti. Bahtiyar Şamlı Hafız’ın Kur’an yolu talebeliği Medrese-i Yusufiye de de devam etti. Üstad Hazretleriyle beraber 1935 Eskişehir ve 1943 Denizli hapishanelerinde üç yıl yattı. Her iki Hapislikte de Üstad’la beraber oldu. Orada da telif ve çoğaltma işine devam etti.
Üstad’ın Barla’ya ikinci gelişinde onu karşılayan Barlalılar arasındaydı. Büyük bir sevinç ve iştiyakla
Üstad’ ın ellerine sarıldı, O’nunla kucaklaştı. Üstad ona dönüp :
‘’ Şamlı risale katipliği bitti. Şimdi ne ile meşgulsün ?’’ sorusuna.
‘’ Üstadım şimdi masumlara Kur’an okutuyorum .’’ cevabına karşılık Üstad :
‘’ Kardeşim Şamlı, risale telifindeki katipliğin ecri, mükafatı ne ise, bu masumlara okuttuğun
Kur’an’ın da sevabı aynıdır.’’
Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Şamlı Hafız Tevfik’e yazdığı birçok mektubları vardır. Kendisini :
‘’ Barla Medrese-i Nuriyenin baş katibi Şamlı Hafız Tevfik ‘’ diye taltif etmiştir.
BAYRAM YÜKSEL AĞABEY ANLATIYOR :
1956 Yılında Ceylan Ağabey ile iki ay Barla’da kaldık. Şamlı Hafız Tevfik Ağabey Risale-i Nur’un telif olduğu yerleri bize gösterirken bir gün :
‘’ Bakın size bir hatıra anlatayım’’ dedi.
‘’ Üstad’ımızla tenha kırlara giderdik. Münasip bir yere oturur, belirli bir noktaya bakardı. Çok
Süratlı söylerdi. Ben de süratle yazardım. Devamlı belirli bir noktaya bakardı. Dur kesildi. Git
Sinekleri kovala. ‘’ derdi.
Ben çok fazla sigara içerdim. Üstad’ımızdan ayrılır bir köşede sigaramı içerdim. Sonra Üstad :
‘’ Gel kardeşim gel .’’ derdi. Tekrar yazmaya başlardık.
‘’ Öyle risaleler varki, bazen bir saatte, bazen iki saatte yazmışız. Aynı risaleyi ben başka zaman bir
iki günde yazmakla bitiremezdim.’’
Şamlı Hafız Tevfik Göksu ağabey 1965 yılında Barla da vefat etmiştir. Kabri Barla’dadır.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!