RAHÎM VE HAKÎM İSMİ
”Ehl-i hakikatin bir kısmı nasıl ki ism-i Vedûd’a mazhardırlar ve âzamî bir mertebede o ismin cilveleriyle, mevcudatın pencereleriyle Vâcibü’l-Vücuda bakıyorlar. Öyle de, şu hiç ender hiç olan kardeşinize, yalnız hizmet-i Kur’ân’a istihdamı hengâmında ve o hazine-i bînihayenin dellâlı olduğu bir vakitte, ism-i Rahîm ve ism-i Hakîm mazhariyetine medar bir vaziyet verilmiş. Bütün Sözler, o mazhariyetin cilveleridir. İnşaallah, o Sözler (Kime hikmet verilmişse,işte ona pek çok hayır verilmiştir.Bakara Suresi 269) sırrına mazhardırlar.” (Mektubat)
”Eski Harb-i Umumîden evvel ve evâilinde, bir vakıa-i sadıkada görüyorum ki, Ararat Dağı denilen meşhur Ağrı Dağının altındayım. Birden o dağ müthiş infilâk etti. Dağlar gibi parçaları dünyanın her tarafına dağıttı. O dehşet içinde baktım ki, merhum validem yanımdadır. Dedim: “Ana, korkma. Cenâb-ı Hakkın emridir; O Rahîmdir ve Hakîmdir.”(Barla Lahikası)
Risale-i Nur’larda çokca,Cenab-ı Hakk’ın bu iki ismi geçer, Rahîm ve Hakîm.Diğer isimler de olmakla beraber, bu iki isim galiptir. Risale-i Nurlardaki hakikatler Hakîm ve Rahîm merkezli bütün isimlerdir. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri bu iki ismin penceresi ile kainatı ve içindeki eserleri bizlere okutmakta ve bizleri Allah’a ulaştırmaktadır.
Rahîm,şefkat,merhamet, Hakîm ise hikmet manasınadır. Kainatta herbir eşyada bu iki ismin manası tecellisi açıkca görülür. Keza bu asırda fen ve felsefeden gelen tenkit ve hucumlara da Hakîm ismi ile mukabele edilir.
Günümüzde, fen ve felsefenin gelişip açılması ile inkar ve şüphe fikirleri artmış ve buradan gelen itirazlar çoğalmıştır. Bu yüzden,fenden ve felsefeden gelen hücuma,Üstad Hazretleri, Allah’ın Hakîm isminin tecellileri ile cevap vermiştir. Zira bütün fenler, Allah’ın Hakîm isminin bir parıltısı,bir görünme ve bilinmesidir. Risale-i Nur’un dilinde, hikmet ve tefekkürün galip olması ve Hakim ismine mazhariyeti buradan geliyor.
Rahîm ismi de,yine bu zamanın ihtiyaclarıyla ilgilidir. Bu zamanda, insanlar o kadar çok iman ve şefkate muhtaçtırlar ki, bu manayı ders vermek,ihtiyac olmuştur.Bu yüzden, Risale-i Nur, şefkat esası ile bütün muhtaç gönüllere, ayırım yapmaksızın hitap edip, kucak açıyor. Hem şefkat, kainatın en esaslı bir hakikati olmasından, Tevhidin sağlam,kuvvetli bir delili ve açık bir hakikatidir. Her asrın insanının ihtiyacı farklı,o asrın alimi de Kur’an’ın o güne bakan yönünü ele alıp insanlara anlatmakta.Bu zamanda da fen ve felsefeden gelen şüphelere karşı bu asrın Hekimi olan Said Nursi Hazretleri, Rahîm ve Hakîm isimlerine mazhar eserleri ile bu asrın insanlarının sorularına cevaplar vermiştir.
”Bilirsiniz ki, eğer dalâlet cehaletten gelse, izalesi kolaydır. Fakat dalâlet fenden ve ilimden gelse, izalesi müşküldür. Eski zamanda ikinci kısım binde bir bulunuyordu. Bulunanlardan ancak binden biri irşadla yola gelebilirdi. Çünkü, öyleler kendilerini beğeniyorlar. Hem bilmiyorlar, hem kendilerini bilir zannediyorlar. Cenâb-ı Hak şu zamanda, i’câz-ı Kur’ân’ın mânevî lemeâtından olan malûm Sözleri, şu dalâlet zındıkasına bir tiryak hâsiyetini vermiş tasavvurundayım.”(Mektubat)
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!