NUR’UN ŞEHİD KAHRAMANI HAFIZ ALİ

1899 yılında Isparta’nın Atabey ilçesine bağlı İslamköy’de dünyaya gelen Hafız Ali Ergün,küçük yaşlarda Kur’an’ı hıfz etti.Genç yaşında insanlara Kur’an öğretmeye başladı.Çok sayıda İslamköy’lüye Kur’an ögretti.Risale-i Nur’u Afyon’un Dinar ilçesinin köylerinde imamlık yaparken tanıdı.

RİSALE-İ NUR HİZMETİ

Hafız Ali Ağabey, Risale-i Nur hizmetleri için kendi köyü olan İslamköy’de çok yoğun bir faaliyette bulunur,çok kişi O’nun vasıtasıyla Risale-i Nur’ları tanır ve yazmaya başlar.İslamköy ve çevresinde bir heyet kurup durmadan Risale-i Nur’un neşrine çalıştı. On iki yıl boyunca bu hizmeti sürdü. İslamköy’ü adeta bir fabrika ve bir matbaa haline çevirerek, Risale-i Nur’un yazılarak yayılmasında olağanüstü bir çalışmaya vesile oldu. Hafız Ali Ağabey ihlaslı bir hizmetin Isparta’da en önemli köşe taşlarından birisi olarak tanındı. Bu özelliğinden dolayı, Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Hafız Ali’nin bu hizmetini ”Hafız Ali Sistemi” diye ifade etmekte.
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri de bu büyük ve muhteşem çalışmalardan dolayı, İslamköy’ü ”Nur Fabrikası” olarak isimlendirdi ve Hafız Ali için de ”Nur Fabrikasının sahibi” tabirini kullanmaya başladı.

1943 yılında Isparta’da tutuklanarak Denizli Hapishanesine gönderildi. Burada da Üstad Bediüzzaman Said Nursi’ye hizmette bulunmaya gayret etti.

Hafız Ali Ağabey, istikamet ve ihlas üzerine bir hayat yaşayarak, kırk beş senelik ömrüne çok büyük hizmetler sığdırdı.Üstad Hazretlerinin yerine 1944 yılında Denizli hapishanesinde şehid olarak bu dünyadan ayrıldı.

Hafız Ali’nin, Denizli Mahkemesi’ndeki müdafaası da, O’nun Risale-i Nur hizmetine ve Üstad’ı Said Nursi Hazretlerine sadakatinin bir numunesidir. Hafız Ali, Denizli Ağır Ceza Mahkemesinde yaptığı kahramanca savunmasında, şunları ifade etmektedir:

”Evet, ben, Risâle-i Nur’un hemen ekser parçalarını anlayarak okuduğum gibi Üstadım Said Nursi’nin de on iki seneye yakındır en gizli ve en ince esrarına kendimi vakıf biliyorum.
İşte böyle sırf ahireti için, Kur’an’ın i’caz-ı maneviyesinden gelen Risale-i Nur’u okuyup kendi istifadesine çalışan bir ehl-i Kur’an’ı ve ehl-i ahireti cezalandıracak bir kanun tasavvur etmediğim gibi, ittiham edildiğim ‘siyasi cemiyetçilik’ ve ‘tarikatçılık’ ve ‘halkı hükümet aleyhine teşvik etmek’ gibi suçlarla hiçbir alakam olmadığından yüksek mahkemenizden beraetimi taleb ederim.”

Hafız Ali Ağabey’in Üstad Said Nursi Hazretleri ile manevi münasebetleri gerçekten çok üst düzeydedir. Hapishanede, Üstad’ı Said Nursi’nin en ufak bir hizmeti için büyük bir dikkat ve gayret gösteriyor ve adeta O’nu bir gölge gibi takip etmeye çalışıyordu. Bu hapishane günlerinde bir ara rahatsızlanan Hafız Ali’ye Said Nursi Hazretleri, geçmiş olsun makamında şu mektubu göndermişti:
”Aziz kardeşim Hâfız Ali. Hastalığına merak etme. Cenâb-ı Hak şifa versin. Amin. Hapiste her bir saat ibadet on iki saat ibadet yerinde bulunmasından, çok karlısın. İlaç istersen, bir kısım dermanlar bende var, sana göndereyim.”(Şualar,290)

Denizli Hapsinde,Hafız Ali Ağabey’in gözü,kulağı devamlı surette Üstad Hazretlerinin bulunduğu koğuşun üzerindedir. En ufak bir ihtiyacı anında Üstad Said Nursi’nin hizmetine koşmaktadır.Devamlı Üstad Hazretlerinin koğuşu altına giden, Hafız Ali Ağabey birgün pencereden iniltili sesler duyar.Hemen Üstad’ın koğuşuna koşar. Bu arada hapishanede bulunan diğer Nur Talebelerine de haber verir. Said Nursi Hazretleri’nin koğuşunun kapısını açmak istemeyen gardiyanlara kapıyı zorla açtırdıkları zaman,zehirlenen Üstad Said Nursi’yi zehirin etkisiyle yerde kıvranırken görürler.

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’ni bu şekilde, sekerat halinde ve vefat etmek üzere gören Hafız Ali Ağabey ve arkadaşları telaşla sağa sola koşmaya başlarlar,ve muayene etmek için bir doktor hapishaneye getirtilir.

Üstad Hazretlerini bu şekilde gören doktor,hastanın sekaratta olduğunu söyler. Hapishanede bulunan bütün Nur Talebeleri dua etmeye ve Kur’an okumaya, Hafız Ali Ağabey’de ağlamaya başlar.

Hafız Ali Ağabey mahpuslara vakit namazını kıldırır ve cemaate kendisinin yapacağı duaya ”Amin” demelerini ister. Hafız Ali içten ve samimi bir şekilde dua etmeye başlar:”Ya Rab, alem-i İslam’ın bu zata ihtiyacı var. O’nun yerine benim canımı al ve ömrümü O’na bağışla” Mahkûmlar ve Nur Talebeleri hep beraber bu duaya ”Amin” derler. Kısa bir zaman geçtikten sonra Üstad Hazretleri yavaş yavaş canlanmaya ve Hafız Ali Ağabey’de ise zehirlenme belirtileri başlar.

Üstad’ın iyileşme sürecine girmesi ile birlikte durumu ağırlaşan Hafız Ali, Denizli Hastanesine yatırılır ve 17 Mart 1944 tarihinde hastanede zehirlenme teşhisiyle vefat eder. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri,bu konuda bir mektubunda, ” Gizli düşmanlar beni zehirlediler. Ve Nur’un şehid kahramanı merhum Hafız Ali benim bedelime hastahaneye gitti ve benim yerimde berzah alemine seyahat eyledi,bizi meyusane ağlattı.”(Lem’alar,263)

Bir başka mektup ise şöyledir:
”Aziz, sıddık kardeşlerim. Ben merhum Hafız Ali’yi unutamıyorum. Onun acısı beni çok sarsıyor. Eski zamanlarda bazen böyle fedakar zatlar, kendi dostu yerine ölüyorlardı. Zannederim, o merhum benim yerimde gitti.”(Şualar 290-292)

”Merhum Hafız Ali’yi aynen hayattaki gibi Risâle-i Nur’la meşgul olarak en yüksek bir ilimde çalışan bir talebe-i ulûm vaziyetinde ve tam şehidler mertebesinde ve tarz-ı hayatlarında biliyorum ve o kanaatle ona ve onun gibi Mehmed Zühdü’ye ve Hâfız Mehmed’e bazı duâlarımda derim. Yâ Rabbî! Bunları kıyamete kadar Risâle-i Nur kisvesinde hakaik-i imaniye ve esrâr-ı Kur’âniye ile kemâl-i ferah ve sevinçle meşgul eyle; âmin. İnşaallah.” (Şualar, 290)

Hafız Ali Ağabey vefat ettikten sonra Denizli kabristanına defnedilir. Üstad Said Nursi Hazretleri, Denizli Hapsinden tahliye olduktan sonra ilk iş olarak yeşillikler içindeki kabristana gider,ve Hafız Ali’nin kabrini ziyaret ediyor. Kabrin başında Kur’an okuyan, dua eden Üstad Hazretlerinin ağzından şu kelimleler dökülüyor:”Bu şehid alem-i berzahta bir yıldız gibi parlıyor. O bir yıldızdır”

Yine Hafız Ali Ağabey’in mezarı başında Üstad Hazretleri ayrıca ”Hafız Ali, Mahkeme-i Kübra haşrinde Nur Talebelerinin bayraktarı olacaktır’’ ifadelerini kullanıyor. Bu ifadeler daha sonraları Nur Talebeleri tarafından Hafız Ali’nin mezar taşına şu ifadelerle kaydediliyor:”Haşirdeki mahkeme-i kübrada Nur talebelerinin alemdarı Nur fabrikası sahibi fidye-i üstad-ı mübarek menba-i envar Hafız Ali Ağabey (Ergün)”
Bu ihlas,sadakat ve kahramanlık abidesi Ağabey’imize Nurkoy olarak Allah’tan rahmet dileriz.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir