MÜMİNLER ARASINDA AYRILIK OLMAZ
Müminleri Kur’an birbiriyle irtibatlandırırmı? Doğu da, batı da olsa nasıl aynı olabilirler? Aynı düşünebilirler?
Kur’an’a talebe olmuş müminlerin farklı mekanlarda, farklı zaman dilimlerinde, hatta farklı boyutlarda olması, onların kardeşliğine ve manevi münasebetine mani değildir. Birisi batıda birisi doğuda birisi dünyada birisi ahirette de olsa, aralarındaki manevi ilişki ve irtibat asla kopmaz ve bozulmaz. Samimi ihlas ve kardeşlik duygusu, müminlerin önündeki manileri kaldırır, onları adeta bir mekanda bir zamanda bir araya getirir. Çünkü hedef ve gayeler aynıdır. Buğün Peygamber Efendimiz (ASM)a, sahabelere, evliyalara,alimlere ve müminlere karşı duyduğumuz sevgi ve saygının kaynağı Kur’an’dır.
Kur’an’ı okuyan ve onu yaşamaya çalışan birisi; aynı imanı, aynı şevki, aynı fikri yaşadığı için, diğer kardeşinin nasıl bir ruh halinde olduğunu iyi anlar ve onunla kuvvetli bir bağ kurar. Bir cihetle birçok bedenler bir ruh olurlar.
Bu birlik ve beraberliğin en önemli araç ve vasıtası ise bu asırda Kur’an tefsiri Risale-i Nurlardaki iman hakikatleridir. Dünyanın öbür tarafındaki bir Nur talebesi, beri taraftaki bir diğer Nur talebesi ile manen münasebet ve iletişim içindedir. Çünkü Kur’an’ın manevi tefsiri olan Risale-i Nur kaynağından faydalanıp, manevi bir radyo gibi farklı mekan ve boyutlarda biribiri ile irtibatlanabilirler.
Kur’an’la, bu asırdaki tefsiri Risale-i Nur’larla kazanılan dostluk ve kardeşliğin ayrılığı olmaz, her anı buluşmadır, kavuşmaktır. Fâni, geçici, dünyevî dostlukların sahipleri, onlar ayrılığı, düşünsün, bize ne?
Bu manayı, Risale-i Nur’da geçen şu ifadeler çok güzel bir şekilde özetliyor:
”Mâbeynimizdeki münasebet ve uhuvvet inşaallah hâlis ve lillâh için olduğundan, zaman ve mekânla mukayyed olmaz. Bir şehir, bir vilâyet, bir memleket, belki küre-i arz, belki dünya, belki âlem-i vücut, iki hakikî dost için bir meclis hükmündedir. Böyle dostluk ve kardeşliğin firakı yok, hep visaldir. Fâni, mecazî, dünyevî dostluklar sahipleri, firakı düşünsün, bize ne?
Mezhebimizde (mesleğimizde) firak yok. Sen nerede bulunsan, şu kardeşinle ellerinizdeki Sözler vasıtasıyla sohbet edebilirsin. Ben de istediğim zaman, seni yanımda dergâh-ı İlâhîye beraber el açıp niyaz etmek suretinde görebilirim.” (Barla lahikası)
“Birimiz şarkta, birimiz garpta, birimiz cenupta, birimiz şimalde, birimiz âhirette, birimiz dünyada olsak, biz yine birbirimizle beraberiz. Kâinatın kuvveti toplansa bizi yüksek üstad Said Nursî’den ve Risale-i Nur’dan ve bizi bizden ayıramazlar. Zira biz Kur’ân’a hizmet ediyoruz ve edeceğiz. Âhiret hakikatine inandığımız için, mânevî olan bu sevgi ve tesanüdümüzü elbette hiçbir kuvvet sökemeyecektir. Çünkü bütün Müslümanlar saadet-i ebediye makarrında toplanacaklardır.” (Şualar, Zübeyr’in Müdafası)
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!