MARAŞLI MUSTAFA RAMAZANOĞLU

Mustafa Ramazanoğlu, 1922 yılında Maraş’ta doğmuştur. Babası Halil İbrahim Ramazanoğlu, hafızdır. Safranbolulu Dr. Mustafa Oruç (Ramazanoğlu) ile akrabadır.Maraş’ın ilk nur talebesidir. Dokumacılık ile hayata başlayan Mustafa, daha sonra bakırcılık mesleğini seçer. Usta olarak hurda bakırları eritir, kalıplara döker, levha haline getirerek satıp ticaretini yapar.

Bediüzzaman Said Nursi ismini 1950 yılında ilk defa Büyük Doğu Mecmuasında yeralan Üstad Hazretlerini mahkeme müdafaasından okuduğu bir pasaj ile öğrenen Mustafa, hemen Üstad Hazretlerini ziyaret etmek için onun adresini aramaya başlar. İstanbul’a gelen Mustafa, Necip Fazıl’ın bürosundan Üstad Hazretlerinin adresini ister. Büroda çalışan Malatyalı Ahmet Ramazan’dan adresini alır. Ahmet Ramazan, adresi ona verirken şu ikazı da yapar. Dikkat et, o zat,”Halis bir niyetle gelmiyen ziyaretçiyi kabul etmez.”

Üstad’ın adresini alan Mustafa hemen Emirdağ’ına doğru yola çıkar. Emirdağ’a gelir. Elindeki adres Mehmed Çalışkan’ın dükkanıdır. Çalışkan Ağabey’e kendisini Üstad Hazretlerine ziyarete götürmesini ister. Çalışkan, ”Bediüzzaman bugün rahatsız, ziyaretçi kabul etmiyor.” der. Mustafa,”Ben uzak yoldan geldim. Lütfen beni götürün” der. Uzun ısrar sonucu Mehmed Çalışkan, ”Bir sorayım, Üstad’a” diyerek yanından ayrılır. Daha sonra geri gelen Çalışkan Ağabey, ”Buyurun, gidelim, Üstad sizi kabul etti” der. Beraberce, Üstad Hazretlerinin kaldığı eve giderler. Mustafa’nın başında serpuş vardır. Çalışkan Ağabey, ”Başındaki serpuşu çıkar. Üstad sevmez” diyince başında ki, serpuşu çıkarır,odun yığınlarının üstüne atar, o gün bugün bir daha serpuşu başına koymaz. Eve girince, odanın kapısını Çalışkan Ağabey vurur ve ”Üstad’ım misafiri getirdim” der ve gider. Karyolasının üzerinde oturan Üstad Hazretlerinin elini öpen Mustafa Ramazanoğlu, dizlerini üstünde mindere oturur. Üstad’ın nereden geliyorsun sorusuna, Mustafa,”İstanbul’dan geliyorum” diye cevap verince büyük bir çeviklikle yerinden sıçrayan Üstad, ”Orada benim talebelerine işkence yapıyorlarmış, doğru mu? Benim etimi cımbızla çeksinler, talebelerine ilişmesinler.”der. Üstad’ın elini tekrar öpen Mustafa, yanından ayrılır ve memleketi Maraş’a döner.

Maraş’a gelir gelmez, Mustafa, ilk iş olarak Islahiye’de bulunan Zübeyr Ağabey’i arar. Telefonda, Üstad Hazretlerini ziyaret ettiğini, okuması için kendisine eserlerden vereceğini ve Üstad’ın selamını söyler. İki saat sonra Zübeyr Ağabey, eserlerle beraber Maraş’a gelir. Risale-i Nur’ları Mustafa’ya verir. Böylece Mustafa’nın da Nur Talebeliği yolculuğu başlar.

Mustafa, Zübeyr Ağabey’in getirdiği risaleleri alır ve güvendiği Maraş Müftüsü Hafız Ali Efendiye götürür.”Hocam şu eserleri okuyun da, okumaya değerse biz de okuyalım.”der. İki ay sonra Hoca Efendi’nin yanına giden Mustafa, kitapları okuyup okumadığını sorar. Nasıl buldunuz sorusuna, Müftü Hafız Ali Efendi,”Oğlum iki yüz senedir dünyaya böyle bir eser gelmedi, bundan sonra da geleceği meçhul.”cevabını verir.

Mustafa Ramazanoğlu, 1950 yılında Zübeyr Ağabey’in kendisine getirdiği Osmanlıca Mektubat, Zülfikar, Sözler, Siracünnur ve Tılsımlar Mecmualarını hayatı boyunca okumaya devam eder.

Mustafa Ramazanoğlu, 1952 yılında İstanbul’da ”Gençlik Rehberi” adlı eserin basımı dolayısıyla açılan mahkemeye giden Üstad Bediüzzaman Hazretlerini Sirkeci’de Akşehir Palas Otelinde ziyaret eder. Daha sonra sık sık ticaret için İstanbul’a gelen Mustafa, Üstad Hazretlerini ziyaret eder ve elini öpüp duasını alır.

1952 yılında Mustafa’nın yolu karakollardan ve mahkemelerden de geçer. O yıllarda Ahmet Emin Yalman’ın vuruluşu sebebiyle Mustafa’nın evi de aranır. Zühretü’n- Nur adlı Risale-i Nur’dan bir eser arama sırasında bulunur. Bu sebeble karakola oradan mahkemeye ve tutuklanak Malatya Cezaevi’ne gönderilir. 70 gün hücre hapsi yaşayan Mustafa Ramazanoğlu, mahkemenin ilk celsesinde tahliye olur daha sonra da bu davadan beraat eder.

Mustafa, yine bir ziyaret öncesi Dr. Nihat Ongun’un ”Beni de Üstad’ın ziyaretine götür” demesi üzerine onu da yanına alır ve Üstad’ı ziyaret eder. Nihat’ın doktor olduğunu öğrenen Üstad Hazretleri ona dönerek şöyle konuşur:
”Ben iki meslek erbabına çok kıymet veririm. Bunlardan biri doktorlar, diğeri muallimlerdir. İmanlı muallimler körpe dimağlara imanı, İslamı yerleştirir. Onun için benim nazarımda muallimler çok kıymetlidir. Sana tavsiyem şudur, sen bir hastayı tedavi ettiğin zaman ücretin 100 lira ise sana 2,5 lira verirlerse al cebine at. Zannetme ki, 97,5 lira kaybettin. Sadaka olarak defter-i amaline geçer.”

Üstad’ın yanından ayrılırlar. Nihat bana dönerek,”Bu zatın söylediği sözleri iliklerime işledi.” diyerek çok iyi bir intiba ile Üstad’ın yanından ayrıldığını ifade eder.

Mustafa, Üstad Hazretlerine bir mektup yazar ve onu Maraş’a davet eder. Mektubu alan Üstad Hazretleri,”Ben Urfa’yı, Diyarbakır’ı ve Maraş’ı aynı gözle görüyorum ve duama ismen dahil etmişim. Diyarbakır’a gidersem Maraş’a da gelirim.” diye cevap yazar.

Mustafa, 1960 yılında Üstad Hazretlerini vefatını telefonla Abdullah Yeğin Ağabey’den öğrenir. Telefon elinden yere düşer. Gözlerinden pınar gibi yaşlar akmaya başlar. Hemen garaja koşar bir taksi tutar Urfa’ya doğru yola çıkar.

Urfa’ya gelen Mustafa, Türkiye’nin her yerinden gelen Nur Talebeleri ile birlikte Urfa’nın sokaklarını camilerini doldurur. Hafızlar Kur’an okumasını bilenlere cüz dağıtır, Üstad’ın ruhuna hatimler indirilir. Her on dakika da bir hatim duası yapılır. Cuma günü yapılacak olan defin işlemi ise valinin ani bir emri ile Perşembe gününe alınır. Ulu Caminin içi dışı bahçesi cenaze namazına iştirak edecek cemaatle dolar. Defin işleminin ardından ise insanlar memleketlerine gider. Mustafa’da definden sonra Maraş’a döner.

”Hakiki Aleviler Müslümandır” ve ”Zulme Karşı Direniş, Bir Devre Işık Tutan Hatıraların Belgeleri” adında iki kitabı bulunan Maraş’lı Mustafa Ramazanoğlu 23 Haziran 2017 yılında Doksan Beş yaşında vefat etmiştir. Kendisine, Allah’tan rahmet dileriz.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir