KUR’AN TEFSİRİ RİSALE İ NUR
”Risale-i Nur Kur’an’ın tefsiridir,deniliyor,Risale-i Nur nasıl bir tefsirdir? ”
“Risale-i Nur Kur’an’ın çok kuvvetli, hakikî bir tefsiridir.” diyen Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri,tefsirleri genel olarak lafzî ve manevî diye ikiye ayırmış bu konuda şu görüşlere yer vermiştir.
“Tefsir iki kısımdır; Birisi: Malum tefsirlerdir ki, Kur’an’ın ibaresini ve kelime ve cümlelerinin mânâlarını beyan ve izah ve isbat ederler. İkinci kısım tefsir ise: Kur’an’ın imanî olan hakikatlarını kuvvetli hüccetlerle beyan ve isbat ve izah etmektir. Bu kısmın pek çok ehemmiyeti var. Zahir malum tefsirler, bu kısmı bazen mücmel bir tarzda dercediyorlar. Fakat Risale-i Nur, doğrudan doğruya bu ikinci kısmı esas tutmuş, emsalsiz bir tarzda muannid feylesofları susturan bir manevî tefsirdir.” (Şualar)
Afyon Mahkemesinde Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri,Mahkeme heyetine ”Kur’an-ı Azimüşşan’ın hakîkî ve kuvvetli bir tefsiri olan Risale-i Nur; bu asırda, bu vatanda ve bu millete, yirmi seneden beri tesirini göstermiş Allah’ın büyük bir nimeti ve Kur’an’ın sönmez bir mucizesidir.”diye hitap etmiştir.
Risale-i Nur’da bir ayetten ziyade birçok ayetlerin açıklaması yapılmaktadır. Allah’ın varlığını, birliğni, sıfatlarını,Haşri, Melekleri,Nübüvveti, Ahiret Hayatını,insanın dünyaya geliş gayesini,vazifelerini,ibadet gibi konuları bir bütün halinde ayetlerle anlatılmaktadır.
İman esaslarını konu alan ayetleri açıklayan,Kur’an’ın ayetlerini ilm-i kelam metodu ile ortaya koyan bir eserdir. Bu konuda birçok alim, Risale-i Nur’u kelam ilminin konularının işlendiği ”yeni bir ilm-i kelam”metodu olduğunu söyluyorlar.
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, bu konuda bir talebesine yazdığı cevabi mektubunda şöyle diyor:
“Mektubunda ilm-i Kelâm dersini benden almak arzu etmişsiniz. Zaten o dersi alıyorsunuz. Yazdığınız umum sözler, o nurlu ve hakikî ilm-i Kelâmın dersleridir. İmam-ı Rabbânî gibi bazı kutsî muhakkikler demişler ki: Âhir zamanda ilm-i Kelâmı yani ehl-i hak mezhebi olan mesâil-i imaniye-i kelâmiyeyi birisi öyle bir surette beyan edecek ki, umum ehl-i keşf ve tarikatın fevkinde, o nurların neşrine sebebiyet verecektir. Hatta İmam-ı Rabbânî kendisini o şahıs gibi görmüştür. Senin şu âciz ve fakir ve hiç ender hiç kardasın, bin derece haddimin fevkinde olarak kendimi o gelecek adam olduğumu iddia edemem, hiç bir cihette liyâkatim yoktur. Fakat o ileride gelecek acip şahsın bir hizmetkârı ve ona yer hazır edecek bir dümdârı ve o büyük kumandanın pişdar bir neferi olduğumu zannediyorum. Ve ondandır ki, sen de yazılan şeylerden o acip kokusunu aldın.”(Barla Lahikası 224 Mektub)
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!