KÖŞKÜNÜ NUR’A VEREN ŞÜKRÜ EFENDİ

1888 yılında Isparta’da doğan, Şükrü Efendi(İçhan), Risale-i Nur’un lahika mektublarında ismi geçmektedir. Isparta Nur Talebeleri arasında yer almıştır. Kastamonu Lahikasında yeralan bir mektubta Üstad Bediüzzaman Hazretleri, şu sözlerle Şükrü Efendi’yi teselli etmektedir: “Isparta’da, Risale-i Nur’un ders ve neşrine iki köşkünü bir zaman tahsis eden kardeşimiz Şükrü Efendinin iki genç evlâdının vefatı, beni müteessir etti.”

Şükrü Efendi, 1934 senesinde Barla’dan Isparta’ya getirilen Üstad Bediüzzaman Hazretlerine Isparta’daki bağ evini tahsis etmiştir. Üstad Bediüzzaman Hazretleri, Isparta’da kısa bir süre bir evde kalır, daha sonra ise, bir bağ içinde bulunan Şükrü İçhan’ın evine taşınır.

Risale-i Nur’un 19. Lem’a İktisat Risalesinden itibaren 26. Lem’a İhtiyarlar Risalesine kadar olan kısım bu evde te’lif edilmiştir. İktisat Risalesinde yeralan “Bal yeme hâdisesi” de bir Ramazan günü yine bu evde yaşanmıştır.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri on ay kadar ikamet ettiği bu evden 1935 yılında alınarak Eskişehir Hapishanesine götürülmüştür. Şükrü Efendi de Üstad Bediüzzaman Hazretleri ile birlikte Eskişehir hapsinde 55 gün hapis yattıktan sonra tahliye olmuştur. Üstad Hazretlerinin Kastamonu lahikasında yeralan mektubu şöyledir:

”Isparta’da, Risale-i Nur’un ders ve neşrine iki köşkünü bir zaman tahsis eden kardeşimiz Şükrü Efendinin iki genç evlâdının vefatı beni müteessir etti. Çünkü, beş altı yaşında iken, mâsume kerimesi yanıma geldikçe, her defa “Adın nedir?” soruyordum. Mâsumâne, kemal-i fahirle, “Hayrünnisa” derdi; beni şefkatle güldürüyordu. Cenab-ı Hak, o mübarek mâsumeyi birden Cennetine aldı, şu dünya cehenneminden kurtardı. Ve merhum mahdumu Hayati ise, hastalık, inşaallah onu da Hayrünnisa gibi günahsız, mâsum yaptı. Beraber Cennet tarafına gittiler. Bu nokta-i nazardan, ben o iki çocuğu tebrik ediyorum. Ve peder ve validelerini de hem taziye, hem mânen tebrik ediyorum ki, o iki evlâtları “vildânün muhalledûn” sırrına mazhar oldular.”

Süleyman Rüştü’nün, Sikke-i Tasdik-i Gaybi’de yer alan bir iki mektubunda Şükrü Efendi’den şöyle bahsedilmektedir:

”Risale-i Nur şakirtlerinin merkezi olan Şükrü Efendinin köşkünün komşusu seksen yaşında muhterem Adil Osman Çavuş namında bir zat, Risale-i Nur naşirlerine hücum zamanından bir gün sonra rüyasında görüyor ki: Güneş ile Kamer, beraber olarak köşkün içine girip parlıyorlar.

…….

”Şükrü Efendi hem kendi köşkünü, hem merhum kardeşi Nuri Efendinin köşkünü Risale-i Nur’un ders ve telifine verdiği bir zamanda, onun şehirdeki evine muttasıl büyük bir haliçe binası ateş aldı. Bütün o büyük bina yandığı halde, Şükrü Efendinin evine sirayet etmedi. Hattâ yanan haliçe binasının müştemilâtından olup, haliçe binası ile Şükrü Efendinin hanesine bitişik olan ahşap odunluk dahi yanmadı. Bu vaziyeti gören herkes hayret içinde kaldı. Fakat Risale-i Nur ile alâkaları olanların şüpheleri kalmadı ki, Şükrü Efendi Risale-i Nur’un telifine bu iki köşkü verdiği için, onun bereketiyle, harika bir surette, hem kendi hanesi, hem merhum kardeşinin hanesi o müthiş yangından kurtuldu.”

Isparta’da, Risale-i Nur şakirtlerinin merkezi vazifesini gören Şükrü Efendi, 2 Eylül 1966’da vefat etmiştir. Kendisine Allah’tan rahmet dileriz.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir