ISPARTALI BEKİR YANIKSAZ

1927 Isparta doğumlu Bekir Yanıksaz, Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerini ilk defa 1935 yılının başlarında, kendi mahallerinin yanındaki Yayla Mahallesinde Şükrü Bey’in evinde otururken kendi mahallerinden at üzerinde geçerken görür.

Ağabeyinin bir suçtan 1935 yılında cezaevine düşmesi üzerine ona evden yemek götüren Bekir Yanıksaz, ikinci kez Üstad Hazretlerini Isparta cezaevinde görür. 1935 yılının Mart aylarında gözaltına alınan Üstad Bediüzzaman Hazretleri Isparta cezaevine konur. Bekir Yanıksaz o anları şöyle anlatır:

”Ağabeyime yemek götürürdüm, ben çocuk olduğum için cezaevi içerisine girerdim. Bir baktım Üstad Hazretleri de cezaevinde. Mahkumlardan ayrı olarak üst katta idi. Sarığı, cüppesi elinde tesbihi vardı. Bana doğru ellerini dua eder gibi yapıp, sonra tekbir getirerek dua etmemi ve namaz kılmamı işaret etti.

Isparta cezaevi ile mahkeme yakın olduğu için, duruşma günü iki sıra asker cezaevi ile mahkeme arasına dizilir, halk uzaklaştırılır, mahkumlar jandarmalar arasında mahkemeye götürülürdü. Üstad’ı bir defa da bu şekilde jandarmalar arasında mahkemeye çıkarılırken gördüm. Daha sonra Üstad Eskişehir’e nakledildi.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri 1950 yılında Isparta’ya gelir ve hayatında 3 ncü Isparta dönemi başlar. Yazılan eserler artık teksir makinesi ile çoğaltılır. Anadolu’nun heryerinde Risale-i Nurlar okunmaya başlar.

1950’li yılların Ispartasına şahitlik eden Bekir Yanıksaz hatıralarında şunları dile getirir:

”23 yaşındayım, delikanlılık çağım. Bir fabrikada çalışıyorum. Gece vardiyasından sonra eve gidiyordum. İstasyon caddesinde güneş Sav Köyü tarafından yeni doğuyordu. Etrafta kimsecikler yok, aniden Üstad Hazretleri karşıma çıktı. Yine sarıklı ve cüppeliydi. Ben hemen durdum, heyecandan vücudum ter içinde kalmıştı. Selam verdim, selamımı aldı. Eğridir tarafına doğru yalnız başına gidiyordu.

1959 yılı bir bahar günü Isparta’nın en güzel mesire yeri olan Ayazma’ya dört arkadaşımla beraber gittim. Allah affetsin, içki içiyorduk. O sırada Üstad arabası ile geldi, bizi gördüler. Suya biraz uzak durdular. Bir talebesi indi elindeki kapa su doldurmaya gitti. Ben arkadaşlarıma hitaben,

”Arkadaş! Üstad’ı değil Türkiye dünya tanıyor, ben gidip soracağım, halim ne olacak?” diye.

Kalktım, Üstad’ın arabasına doğru yürümeye başladım. Talebeler bana mani olarak yaklaşmamamı söylediler. O sırada Üstad arabanın arka kapısındaki camı açtı. Ben de hemen arabaya yaklaştım. Üstad arka kanepede yatıyordu. Üzerinde yorganı vardı, hastaydı. Ben kendisine, ”Üstad’ım benim halim ne olacak?” dediğimde. ”İyi olacak, iyi” dedi.”

Daha sonraki yıllarda, kötü alışkanlıklarından kurtulan Bekir, duygularını şöyle anlatır:

”Allah razı olsun, gerçekten iyi oldu. Namazlarımı kılmaya başladım. Hacca gittim. Elhamdülillah şükür namazları kılıyorum. Üstad Hazretlerinin duası ve Risale-i Nurlar bizleri kurtardı. Ömrümüz maddi manevi nur içinde geçmektedir.” (Derleme, N. Şahiner, Son Şahitler)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir