EHL-İ KALB İZZET TURGUT
Ahmet oğlu İzzet Turgut,İnebolu Nur Talabelerinden olup 1943 Denizli Hapsi maznunlarındandır. Denizli Hapsi öncesi, İnebolu nur talebeleri çeşitli yerlerden alınarak İnebolu cezaevine konulur. Bu maznunlar arasında yeralan İzzet Turgut, ehli kalb birisi olarak tanınır. Emirdağ Lahikasında yeralan iki mektubta ismi geçmekte o dönemdeki diğer ağabeylerin hatıralarında ismi sıkça zikredilmektedir.
Hatıralarında İzzet’in manevî gözünün açık olduğunu ara sıra yaptığı murakebelerle Ziya Bey’e adeta bir manevi radyo gibi haber verdiğini anlatan Selahaddin Çelebi, ”İzzet Turgut, Ziya Beye: ‘Daha buradayız, gideceğimiz zaman ben size haber veririm’. Denizli’ye sevk emri gelmeden bir gün evvel: ‘Yarın gidiyoruz, hazır olun. Fakat merak etmeyiniz. Beraat edip geleceğiz’ dedi.” İzzet Turgut’la ilgili bir diğer hatırasında ise Selahaddin Çelebi, şöyle anlatır:
”Bir ikindi namazında imam olan rahmetli Telyeli İzzet Turgut’u biz ümmi zannediyorduk. Namazı müteakip bir mürakabe yaptı. Bilâhare başını kaldırarak, ‘Arkadaşlar şimdi rical-i gayb hazeratı geldiler. Ellerinde yeşil bir sancak vardı. Sancakta ‘İnnâ fetahnâ leke fethan mübinâ’ âyet-i kerimesi yazılı idi. Bir de âbide diktiler. Üzerinde keza ‘İnnâ fetahnâ leke fethan mübinâ’ âyet-i kerimesi yazılı idi. Ziya Beye hitaben, ‘biz sizi muhafaza edeceğiz, hiç korkmayın’ dediler.
Arkadaşlar İzzet Turgut’u gülerek dinlediler. Ve ‘İçimizde bir de evliya varmış’ diye şakalaştılar. Ziya Dilek, ‘Bunlar, henüz murakabeyi bilmiyorlar, sen ne için sırrı ifşa ettin’ deyince, ‘Ben onları, olgunlaşmış zannettim. Fakat yanılmışım. Şimdi ben bu ifşa etmenin cezasını çekerim’ dedi.
İki saat sonra döndüğünde, boğazını göstererek ‘Jandarma kumandanı boğazımı sıktı ve jandarma koğuşunun altına bir kömür dolabına hapsetti. Orada ayakta durmanın imkânı yoktu. İki kat, iki büklüm orada kaldım. Beni çıkardıktan sonra, ‘Siz Almanlarla muhabere ediyormuşsunuz, söyle bakalım, alıcı-verici radyonuz nerede?’ diye mübarek Telyeli İzzet’i işkence ile dövmüşlerdi.
Fakat haddizatında manevî gözü açık olan İzzet, hakikaten manevî radyo idi. ”(Son Şahitlerden hatıralar, N. Şahiner)
”Onların hatırı için kaidemi kırdım. Ve mânevî ve firdevsî olan Nur Zülfikar’ı ikinci Salâhaddin olan Küçük İbrahim’in namına ve ekseriyet-i mutlakası Sözler’i gayet güzel bir surette yazan ve Nazif sadakatinde ve alakasında bulunan kardeşimiz Mustafa Osman’ın umum Safranbolu Nurcuları namına gönderilen iki mecmuayı da beraber aldık. Cenâb-ı Hak, Zülfikar’ın ve o iki mecmuanın harfleri adedince onların, İbrahim ve Mustafa ve İzzet ve refiklerinin ve yardımcılarının defter-i a’mâline hasenatlar yazsın ve her harfine mukabil yüz rahmet eylesin. Âmin.”(Emirdağ Lahikası)
“Küçük İbrahim, Nazif’e ikinci bir Selahaddin hükmüne geçip çoluk çocuğuyla, kardeşiyle ve refikasıyla Nur’a ve makineye pek ciddî çalışması, mektubunda namları bulunan Salih ve Gülcü Hüseyin ve Osman ve Zühtü ve İzzet ve Ömer ve sair oradaki Nurcuların sebatkârane, sarsılmadan Nur hizmetinde terakki etmeleri bizleri çok mesrur ettikleri gibi, bu memleketi de ileride çok minnettar edecekler. Maşaallah İnebolu, küçük bir Isparta ve tam bir medrese-i Nuriye olduğunu ispat ettiler.” (Emirdağ Lâhikası)
Denizli hapsinden sonra maznunlar evlerine dönmek üzere kimi trene bilet alıyor, kimi de yol parası olmadığı için yakın yerlere yayan gidiyordu. Ne paradan anlayan ne de kimseden beş kuruş istemeyen İzzet’in imdadına Fakazlı İbrahim yetişir. Hatıralarında Nur şakirtlerine yardım etmek için çırpınan bir Ağabey’den İzzet kardeşimiz için İnebolu’ya kadar yol parası ve harçlık olarak 36 lira aldığını dile getiren Fakazlı İbrahim, o günleri şöyle anlatır:
”Ben artık kimseye bakamadım, ancak trene yetişebildik. Tren akşam namazı vakti hareket edecekti. Baktım ki o zat elinde para bohçası, istasyonda dolaşıyor ve istediği gibi bağış yapamadığı için ağlıyordu.”
İman ve Kur’an davasının kahramanları arasında yeralan İzzet Turgut’a, Allah’tan rahmet dileriz.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!