AKLI BAŞINDA İNSANLAR
Toplum içinde bazı insanları ”mecnun(deli)” gibi tabirlerle sıfatlandırıyorlar? Bu aklı başında olan insanlara niye böyle deniliyor?
Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Risale-i Nur Külliyatından Şualar adlı eserinde bu konuya yer vererek şöyle istifademize sunmaktadır:
”Kırk sene evvel ehl-i siyaset, bana bir cinnet-i muvakkate isnadıyla tımarhaneye sevk ettiler. Ben onlara dedim: Sizin akıllılık dediğinizin çoğunu ben akılsızlık biliyorum, o çeşit akıldan istifa ediyorum, (Herkes delidir. Fakat boş şeylerle meşgul olma nisbetinde delilik derecesi farklılık arz eder.) kaidesini sizlerde görüyorum demiştim. Şimdi dahi beni ve kardeşlerimi şiddetli bir mes’uliyetten kurtarmak fikriyle bana mahrem risale cihetiyle ara sıra bir cezbe, bir cinnet-i muvakkate isnad edenlere aynı sözleri tekrarla beraber, iki cihetle memnunum:
Birisi: Hadîs-i sahihte vardır ki, ‘Bir adam kemâl-i imanı kazandığına, avâm-ı nâsın akıllarının tavrı haricindeki yüksek hallerini mecnunluk, divanelik saymaları, onun kemâl-i imanına ve tam itikadına delâlet eder.’ diye ferman ediyor.
İkinci cihet: Ben, bu hapisteki kardeşlerimin selâmetleri ve necatları ve zulmetten kurtulmaları için, değil yalnız bir divanelik isnadını, belki kemâl-i fahir ve ferahla tamam aklımı ve hayatımı feda etmesini kabul ediyorum. Hattâ siz münasip görürseniz, o üç zâtlara benim tarafımdan bir teşekkürname yazılsın ve onları mânevî kazançlarımıza teşrik ettiğimiz bildirilsin.”(Şualar)
Üstad Bediüzzaman Hazretleri, yaşadığımız bu asırda insanların çoğunun dünyaya dalıp ahireti ve Allah’ı unuttuğunu, hatta bu unutmayı ideoloji haline getirmelerine dikkat çekiyor. Maddi menfaati insanlar herşeyin üstünde tutuyor. Bu düşünceye karşı çıkanları da yani Allah’ı ve ahireti hatırlayıp gereği gibi yaşayanları da “gerici, yobaz” hatta “deli” görüyorlar.
Şöyle düşünüldüğü zaman, bir insanın kendisine verilen ihsan-ı şahaneyi kabul etmemesi mümkün görülmez. Üstad Hazretleri bununla kendisini susturmak istemelerini ve İslami konudaki görüşlerini dinlemek yerine, bir ihsanla işi geçiştirmelerini kabul etmiyor. İman ve Kur’an davası için, mecnun isnadını hiçe sayıyor.
Denizli Hapsinde ise, Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri talebelerine verdiği değeri ve kıymeti göstermek için kendisine yapılan bu isnadı, hoş karşılıyor, ”Ben, bu hapisteki kardeşlerimin selâmetleri ve necatları ve zulmetten kurtulmaları için, değil yalnız bir divanelik isnadını, belki kemâl-i fahir ve ferahla tamam aklımı ve hayatımı feda etmesini kabul ediyorum.” diyor.
“Bir adam kemâl-i imanı kazandığına, avâm-ı nâsın akıllarının tavrı haricindeki yüksek hallerini mecnunluk, divanelik saymaları, onun kemâl-i imanına ve tam itikadına delâlet eder.” Hadisini de dikkatimize sunan Üstad Bediüzzaman Hazretleri yaşadığımız bu dönemde böyle isnatlarla karşılaşacak olan talebelerini de bir manada teselli ediyor. Gerçekten de bu maddeci asırda insanlar Nur Talebelerinin fedakarlıklarını akıllarına sığdıramıyor, namaz kılan takva sahibi bu insanları sıradışı hayatlarından dolayı suçluyorlar.
Dünya hayatına düşkün insanların, böyle insanları mecnun görmesi gayet tabidir. Malının çok az bir kısmını Allah yolunda harcayan insanlara, iman Kur’an yolunda olanlara, farz namazını kılıp fazla dünya ile meşğul olmayanlara, insanlar deli diyebiliyor.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!