AFYONLU AHMET EMİN SAĞBAŞ

Afyon’nun Dinar ilçesi Yüksel köyünde 1946 yılında dünyaya gelen Ahmet Emin Sağbaş, ilkokulu kendi köyünde okumuş, bu arada Kur’an-ı Kerim ve Arapça dersleri almıştır. Isparta İmam Hatip Okulundan sonra Konya Yüksek İslam Enstitüsünü bitirmiştir. Çeşitli ilçe ve illerde Müftü olarak görev yapmıştır.

Babasının Üstad Bediüzzaman Hazretlerini görebilmek için Denizli, Afyon hapishanelerine ziyaretine gittiğini dile getiren Ahmet Emin Sağbaş o günleri şöyle anlatır:

”Merhum babam sık sık Isparta’ya gidip gelirdi. Üstad’ımıza karşı büyük bir sevgi duyardı. Denizli, Afyon Hapishanelerinde ziyaretine gitmiş, daha sonra ise Emirdağ’ında Üstad’ımızı görmüştür. O ziyarette Üstad’ımıza ilkokulda okuyan beni, okulu bitirince kendisine emanet edeceğini söylemiş, Üstad’ımız da kabul etmiş. 1958 yılında ilkokulu bitirdim. Bir yıl Üstad Hazretlerinin talebesi olan Hafız bir Hoca’nın yanında Kur’an-ı Kerim ve Arapça dersleri aldım.

1959 yılında babam beni yanına alarak Isparta’ya götürdü. Bir gece otelde kaldık. Sabahleyin Üstad’ımızın evine gittik. Orada kendisi ile görüştük. Babam beni Üstad’a gösterdi ve ”Üstad’ım emaneti getirdim.” dedi. Üstad elini omuzuma attı, beni kucakladı, başımdan öptü. Ben de elini öptüm. Üstad, bana ”Kur’an-ı Kerim okudun mu?” dedi.”Evet, Üstad’ım, Kur’an-ı Kerim ve tecvit okudum, ezberler yaptım.”diye cevap verdim.

Babam, ”Üstad’ım! Medresede mi kalsın, hafız mı olsun, yoksa İmam-Hatip’e mi gitsin?” dedi. Üstad’ımız, ”Hemen doğru İmam-Hatip’e gitsin.” dedi. Bayram Ağabey’e dönerek, ”Kardeşim geçenlerde Konya’dan gelen İmam-Hatip’e kayıt olan Ahmet Gümüş kardeşimizin yanına verin, beraber kalsınlar.” dedi. Bayram Abi beni alarak Ahmet Gümüş Abi’nin kaldığı eve götürdü, bizi tanıştırdı. Daha sonra Isparta İmam Hatip Okuluna kaydımızı yaptırdık. Bayram Abi, Üstad’ın emri ile benim velim olarak benimle çok ilgilenmişti. Evde ben, Ahmet Gümüş, Ali Zeybek üç sene beraber kaldık. Ev Üstadımıza çok yakındı.

1959-60 yıllarında Üstad’ımızın evi ziyaretçi akınına uğramıştı. Şarktan büyük ulemalar, müderrisler gelir, günlerce görüşmek için Isparta’da kalırlardı. Üstad göz hapsinde olduğu için çoğu zaman görüşmeler kapıda giriş, çıkış anlarında olurdu.

Üstad’ı derslere gittiğimizde ve diğer zamanlarda ziyaret ederdim. Kendisi İmam Hatip talebelerine karşı çok şefkat gösterirdi. Üstad çok defa saat 10.00 da faytonla kırlara gezintiye çıkardı. Öğle vakti, talebeler yemekten dönüş zamanında okulun yanından geçerdi. Bütün talebeler avlu duvarına çıkar ve Üstad’ı selamlardı. Üstad’ımız da ellerini kaldırır, ”Selamün Aleyküm” diyerek oradan geçerdi. O günler, ne muhteşem manzaralar ve ne muhteşem günlerdi. O dönem beraber olduğumuz arkadaşlarımız şimdi o hatıraları unutamıyorlar, o günleri hasretle yad ediyorlar.

O zaman Üstad’ın evinin önündeki ”Said Nursi Sokağı” çıkmaz sokaktı. Kapıda iki tane sivil polis bekler ve devriye gezerdi. Üstad’la bir görüşmemizde yine polisler sokakta devriye geziyordu. Üstad bana dönerek:

”Evladım, sen bizim böyle tarassut altında olduğumuza bakma. Bir gün gelecek, Risale-i Nurlar hürriyetine kavuşacak, serbestçe yazılacak, bütün dünyada okunacak ve kitapçılarda serbestçe satılacaktır. Radyo, Risale-i Nur’u bütün dünyaya ilan edecek, okullarda ders kitabı halinde okutulacaktır. Siz de okuyacaksınız.”

Üstad’ın dediği müjdeyi ben bizzat yaşadım. Konya Yüksek İslam Enstitüsünde okurken okulumuzun Arapça Tasavvuf ve Pedagoji Hocası Ahmet Hamdi Savlu,teksir halinde dağıttığı kitaplarında Risale-i Nurlardan pasajlar koymuş ve bizlere okutmuştu.

Üstad’ın odasında Ramazan da sahurla sabah namazı arasında ders yapılırdı. Bu derse Ahmet Gümüş Abi katılırdı. 1960 yılı Ramazan ayı idi. Ahmed Abi, Üstad’ın hasta olduğunu söyledi ve ”Ziyaretine gidelim” dedi. Beraber gittik, avluda Ağabeyler bekleşiyordu, yanına kimseyi almıyorlardı. Bayram Ağabey, ”Üstadımız çok ciddi, ”Urfa’ya gitmemiz lazımdır.” diyor, ne yapacağız.” dedi. Araba için hazırlıklar başladı. Lastikler, yağ kontrol edildi, temizlik yapıldı. Abiler yukarı çıktılar. Üstadımızı ikinci kattan kollarına girerek arabaya getirip bindirdiler. Biraz sonra Ahmet Gümüş ile birlikte Üstad’ı Isparta’dan uğurladık. O gidiş, son gidiş oldu.” (Derleme:Ö.Özcan Ağabeyler anlatıyor)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir