ISPARTALI KEÇECİ ŞEYH MUSTAFA EFENDİ
Keçeci Şeyh Mustafa Bedevi, 1863 yılında Isparta’da dünyaya gelmiştir. Isparta Nur Talebelerinin önde gelenlerindendir. Ehl-i kalb bir insan olarak tanınmıştır.
Keçeci Şeyh Mustafa, önceleri oğlu Mehmed Zühtü’nün ısrarla Barla’ya gidip, Üstad Bediüzzaman Hazretlerini ziyaret etmesine karşı çıkar daha sonra bir gün oğluna ”Haydi, hazırlan Barla’ya gidelim Hoca’yı ziyaret edelim”der. Ertesi gün Barla’ya giderler. Üstad Hazretleri onları dış kapıda karşılar ve ”Sizi Risale-i Nur talebeliğine kabul ettim.”der. Daha sonra Risale-i Nur hizmetlerinden bahseden Üstad Hazretleri, baba-oğula bazı risaleleri verip onları yazmalarını ister. Bu ziyaretten sonra Keçeci Şeyh Mustafa, oğlu Mehmed Zühtü ile birlikte evlerini bir medrese gibi kullanırlar. Çocuklara Kur’an dersi ile birlikte Risale-i Nur dersleri de vermeye başlarlar. Keçeci Şeyh Mustafa, oğlu Mehmed Zühdü ile birlikte defalarca tevkif edilirler.
Keçeci Şeyh Mustafa oğlu Mehmed Zühdü ile birlikte çocuklara iman Kur’an hizmeti verdikleri medreselerinden 1935 yılının Mart ayında tevkif edilir ve Isparta hapishanesine getirilir. Ne olup bittiğini anlamaya çalışan Mehmed Zühdü, bir ara babasına dönerek, ”A baba! Bu nasıl iştir?”diye sorar. Daha sonra Üstad Bediüzzaman Hazretleri de Isparta hapishanesine getirilir. Buradan Afyon’a kadar kamyonlarla, oradan da trenle Eskişehir Hapishanesine götürülürler. Böylece meşhur Eskişehir Hapsi ve Mahkemesi başlar.
Keçeci Şeyh Mustafa, oğlu Mehmed Zühdü ile birlikte Eskişehir Hapishanesinde, Üstad Bediüzzaman Hazretleri ile hapis yatar ve mahkeme kendisi ve oğluna 6 ay ceza verir.
Üstad Bediüzzaman Hazretleri, lahika Mektuplarında, Keçeci Şeyh Mustafa’dan sıkça bahseder bir mektubunda ise ‘ Keçeci Şeyh Mustafa Efendi bazı risaleleri yazıyordu. İnşaallah böyle kudsi hizmete öyle mübarek zatlar iştirak ederler. Ona da bilhassa selam ediyorum ve duasını istiyorum.”der.
”Hüsrev’in fıkrasıdır.
Aziz Üstadım; Cemaziye’l-Âhir ayında vuku bulan وَاِذَلْكَوَاكِبُانْتَثَرَتْ ”Yıldızlar saçıldığı zaman.” İnfitar Sûresi, 2 nci ayeti) âyetinin ifade ettiği hâlâtın bir nümunesini izah eden hâdisat-ı semâviyeyle Kur’ân’ın semasında parlayan Lâfza-i Celâl yıldızlarının acip ve tatlı tevafuklarını ders veren o kıymettar mektubunuzu, Hafız Ali kardeşimiz de dahil olduğu halde Re’fet, Bekir, Lütfi, Rüşdü, Keçeci Mustafa Efendi ve ağabeyim Ali Efendiyle beraber okuduk. O gece meclisimiz pek tatlı idi. Hâdisât-ı semâviyeyi hayret ve taaccüple ve pek büyük bir sevinçle karşılayarak, mele-i âlânın bayramlarına biz de iştirak etmiştik.
Nasıl ki bu hâdise-i semâviyenin birinci defa vukuu, (başta insan suretinde yapılmış Hubel tâbir ettikleri büyük putlarıyla 360 putu ilâh kabul eden) müşrikîn i Kureyş’in helâkine netice vermişti. İnşaallah bu ikinci vuku’da 14’üncü asr-ı Muhammedîde ve Avrupa terakkiyatıyla iftihar ettiği ve yirminci asır namını alan bugünde, ehl-i fetretin putperestliğinin daha feci bir surete giren suretperestliğinin kökü kesileceğini bize ilân ediyordu.”(Barla Lahikası)
”Hem yanlış varsa tashih edersiniz. Çünkü, cevapların aslı sünuhat olmakla beraber, tafsilâtında fikrim karışarak yanlış edebilir. Hafız Ahmed Efendi On Dokuzuncu Mektubu yazacaktı; acaba başladı mı? Ona çok selâm ediyorum. Yazı hizmeti ehemmiyetlidir, kaç cihette ibadettir. Senin mübarek hanenizdeki mâsumlara dua ediyorum. Ve malûm ders arkadaşlarına çok selâm ediyorum. Keçeci Şeyh Mustafa Efendi bazı risaleleri yazıyordu. İnşaallah böyle kudsî hizmete öyle mübarek zâtlar iştirak ederler. Ona da bilhassa selâm ediyorum ve duasını istiyorum. Hacı İbrahim Efendi ve Bedreddin’i, Re’fet’i tahattur ettikçe, ekseriyetle onları hatırlıyorum. Onlara da bilhassa selâm ediyorum.
Kardeşiniz
Said Nursî”(Barla Lahikası)
İman Kur’an hizmeti yolunda hiçbir cezaya aldırmayan Keçeci Şeyh Mustafa Efendi kabir taşındaki tarihe göre 1934 yılında vefat etmiştir. Kabri Isparta’da Karaağaç Mahallesi mezarlığındadır. Kendisine Allah’tan rahmet dileriz.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!