İSİM VE RESİM DEĞİL
Bilâhare Siirt’e bağlı Tillo kasabasına gitti. Meşhur bir türbeye kapandı. Orada harika olarak Kamus-u Okyanus’u Bâbü’s-Sin’e kadar hıfzetti. Ne fikre binaen “Kamus”u hıfzettiği sorulduğunda, “Kamus, her kelimenin kaç mânâya geldiğini yazıyor. Ben de bunun aksine olarak, her mânâya kaç kelime kullanıldığını gösterir bir kamus vücuda getirmek merakına düştüm” cevabında bulundu.
Mezkûr türbeye kapandığı vakit küçük biraderi Mehmed yemeğini getiriyordu. Yemek içindeki taneleri, kubbenin etrafında bulunan karıncalara vererek, kendisi ekmeğini yemeğin suyuna batırarak kanaat ediyordu.”
“Neden dolayı taneleri karıncalara veriyorsun?” denildiğinde,
“Bunlarda hayat-ı içtimaiyeye malikiyet ve fevkalâde vazifeşinaslık ve çalışma bulunduğunu müşahede ettiğim için, cumhuriyetperverliklerine mükâfaten kendilerine muavenet etmek istiyorum.” cevabında bulunmuştur.(Haşiye)”
“Haşiye: 1935’de Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesinde “Cumhuriyet hakkında fikrin nedir?” sualine cevaben, “Eskişehir Mahkeme Reisinden başka, daha sizler dünyaya gelmeden benim dindar bir cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki tarihçe-i hayatım ispat eder.” diyerek yukarıda zikredilen karınca hâdisesini anlatır ve şöyle der:”
“Hulefa-yı Raşidîn herbiri hem halife, hem reis-i cumhur idi. Sıddık-ı Ekber, Aşere-i Mübeşşereye ve Sahabe-i Kirama elbette reis-i cumhur hükmünde idi. Fakat mânâsız isim ve resim değil, belki hakikat-i adaleti ve hürriyet-i şer’iyeyi taşıyan mânâ-yı dindar cumhuriyetin reisleri idiler.”(Tarihçe-i Hayat)
Üstad Bediüzzaman Hazretleri, karınca milleti ile cumhuriyet anlayışını dile getiriyor. Karıncalar cumhuriyetçidir. Toplu olarak yaşarlar ve herkes kendi sorumluluğunu çok iyi bilir ve herkes kendi vazifesini hiç aksatmadan yapar. Demokrasi ve cumhuriyet de bu anlama gelmektedir. Herkes kendi vazife ve sorumluluğunu bilir ve vazifesini ihmal etmez. Cumhuriyet bir kesimin diğer kesime üstünlük taslaması değildir.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!