HER NEFİS ÖLÜMÜ TADACAK
“Ey hizmet-i Kur’âniyede arkadaşlarım!
İhlâsı kazanmanın ve muhafaza etmenin en müessir bir sebebi, rabıta-i mevttir. Evet, ihlâsı zedeleyen ve riyâya ve dünyaya sevk eden tûl-i emel olduğu gibi, riyâdan nefret veren ve ihlâsı kazandıran, rabıta-i mevttir. Yani, ölümünü düşünüp, dünyanın fâni olduğunu mülâhaza edip, nefsin desiselerinden kurtulmaktır. Evet, ehl-i tarikat ve ehl-i hakikat, Kur’ân-ı Hakîmin اِنَّكَ مَيِّتٌ وَاِنَّهُمْ مَيِّتُونَ كُلُّ نَفْسٍ ذَاۤئِقَةُ الْمَوْتِ gibi âyetlerinden aldığı dersle, rabıta-i mevti sülûklarında esas tutmuşlar; tûl-i emelin menşei olan tevehhüm-ü ebediyeti o rabıta ile izale etmişler.”
“Onlar farazî ve hayalî bir surette kendilerini ölmüş tasavvur ve tahayyül edip ve yıkanıyor, kabre konuyor farz edip, düşüne düşüne, nefs-i emmâre o tahayyül ve tasavvurdan müteessir olup, uzun emellerinden bir derece vazgeçer. Bu rabıtanın fevâidi pek çoktur. Hadiste اَكْثِرُوا ذِكْرَ هَادِمِ اللَّذَّاتِ (ev kemâ kàl) yani, ‘Lezzetleri tahrip edip acılaştıran ölümü çok zikrediniz.’ diye bu rabıtayı ders veriyor.
Fakat mesleğimiz tarikat olmadığı, belki hakikat olduğu için, bu rabıtayı, ehl-i tarikat gibi farazî ve hayalî suretinde yapmaya mecbur değiliz. Hem meslek-i hakikate uygun gelmiyor.
Belki, âkıbeti düşünmek suretinde müstakbeli zaman-ı hazıra getirmek değil, belki hakikat noktasında zaman-ı hazırdan istikbale fikren gitmek, nazaran bakmaktır.
Evet, hiç hayale, faraza lüzum kalmadan, bu kısa ömür ağacının başındaki tek meyvesi olan kendi cenazesine bakabilir.
Onunla yalnız kendi şahsının mevtini gördüğü gibi, bir parça öbür tarafa gitse asrının ölümünü de görür; daha bir parça öbür tarafa gitse dünyanın ölümünü de müşahede eder, ihlâs-ı etemme yol açar.”(Lem’alar)
Üstad Bediüzzaman Hazretleri, ihlası kazanmanın en önemli ve tesirli yolunun sürekli ölümle bağlantı içinde bir hayat yaşamak olduğunu dile getiriyor. Ölümü hatırlatan bu iki ayeti Üstad Hazretleri bu bölümde bizim nazarımıza sunuyor.
Her nefis ölümü tadıcıdır, ayeti ölümün herkesi ve herşeyi kapsadığını, Zumer Suresi’nin 30 ayeti ise ölümün imtiyazsız olduğuna işaret ediyor. Allah’ın, ”Habibim” dediği Peygamber Efendimiz (ASM) dahi ölümü tatmıştır. Ölüm herkesin tadacağı bir gerçektir.
Her şey bize ölümü ihtar ederken, insanın ölümsüzlük hayaline kapılmaması için bu iki ayet nazarımıza sunuluyor.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!