İSLAM FEDAİSİ, ZÜBEYR GÜNDÜZALP

Zübeyr Gündüzalp, 1920 senesinde Konya’nın Ermenek ilçesinde dünyaya gelmiştir. Asıl adı Ziver olup Üstad, Zübeyr bin Avvam Hazretlerine atfen ismini Zübeyr olarak değiştirmiş ve bu isimle tanınmıştır. İlköğretimini Ermenek’te yaptıktan sonra ortaokulu Silifke’de okuyup bitirmiştir. Balıkesir’in Susurluk kazasında askerlik vazifesinden sonra, Ermenek’te ve Konya’da Posta telgraf muhabere memuru olarak çalışmıştır. Konya’da bulunduğu sıralarda Nurlarla tanışmış ve ömrünün sonuna kadar iman hizmetini en güzel şekilde ifa etmiştir.

Mehmed Zübeyr Gündüzalp; ateşin bakışlı bahadır bir İslâm fedâisi, Konya, Akşehir, İslahiye ve Urfa’ya gitmiş, buralarda yaşamış, büyük hizmetler yapmış, daha sonraları Isparta’ta ve Emirdağ’ında iman hizmetini sürdürmüştü. Üstadımızın âhirete teşrifinden sonra Urfa’da kalmıştı. 27 Mayıs’tan sonra mecburen çıkarıldığı Urfa’dan Ankara’ya gitmiş, sonra Eskişehir’e bilahare hayatının son yıllarını İstanbul’da geçirmişti. Yavuz bakışlı, çelik iradeli, bu aziz zat, hayatının baharında bütün varlığıyla, bütün benliği ile Kur’ân’ın hizmetine koşmuştu. Nur yolunun dertlisi ve kara sevdalısı olmuştu.

Hayatı İslâmın dert ve çilesi ile geçmiş, davası yolunda birçok meşakkatler çekmişti. Meşakkatler karşısında yılmayan bir kimseydi. Kur’ân davasına bağlılığın canlı açık bir timsâli, sıddıkıyetin eşsiz bir ferdiydi. “Anam, babam ve nefsim sana feda olsun Ya Resulallah!” diyen Sahabilerin bu asırda fedakâr bir varisi, onlar gibi herşeyini Resulullahın nuruna ve bu nurun yayılmasına hizmet için fedâ eden, bir İslam kahramanı idi.

Gençliğinin baharını, hayatının en güzel zamanlarını, sıhhatini, varını, yoğunu, hülasa herşeyini bir İslâm dertlisinin derdine fedâ etmişti. Üstadını ilk defa 1946’da Emirdağ’da ziyaret etmiş. İlk ziyaretinde heyecandan tir tir titriyor ve mütemadiyen gözyaşlarını tutamayarak ağlıyormuş. Üstad, “Keçeli, neden ağlıyorsun?” diye onu bağrına basıp dua etmiş. Üstadının ikazı üzerine dışarı çıkıp yüzünü gözünü yıkamış tekrar Üstadın huzuruna kabul edilmiş. Ayrılık zamanı gelince Zübeyr Gündüzalp, Üstadına, “Memuriyetten ayrılıp, yanınızda hizmet etmek istiyorum” demiş, Bediüzzaman, bu fedakârlığa çok memnun olmuş; cevaben, “Vazifene devam et, Konya’da daha çok hizmet edersin. İnşaallah, ileride alırım seni yanıma” demiş.

1948 senesinde Afyon’da tevkif edilmiş, burada Üstadıyla birlikte altı ay mevkuf kalmış. Yanlışlıkla tahliye edildiği zaman, sırf Üstadından ayrılmamak için, tahliyesinin yanlış olduğunu bildirerek, tekrar tevkif edilmesini sağlamış. Yine İslâmın bu kahraman fedaisi, Üstadıyla beraber olmak arzusuyla, Nur Risalelerini okuyup yazdığını bildirerek, kendi kendini ihbar etmiştir.

Zübeyr Gündüzalp, Nurların “Kara Sevdalı”sıdır. İnsanların imanını kurtarmaya vesile olmak için gecesini gündüzüne katmıştır. İman aşkıyla yanıp tutuşurken hâkime: “Eğer komünistler mürekkep ve kağıdı yok etmek imkânını da bulsalar, benim gibi birçok gençler ve büyükler fedai olup hakikat hazinesi olan Risale-i Nurun neşri için, mümkün olsa derimizi kağıt, kanımızı mürekkep yapacağız” der.

Onun için Risale-i Nur’a, Bediüzzaman’a talebe olmak, en büyük bir şereftir. Oysa bu yüzden tutuklanıp yargılanmaktadır. Suç olarak görülen bu fiili kendisinden sorulduğunda:

“Bediüzzaman Said Nursi gibi bir dâhinin şakirdi olmak liyakatini kendimde göremiyorum. Eğer kabul buyururlarsa, iftiharla, ‘Evet, Risale-i Nur’un şakirdiyim…” diye haykırırken, orada hazır bulunan Üstad da “kabul ediyorum” der.

Genç yaşında vefat etmişti. Henüz elli yaşını bile bulamamıştı. Yayınlanan mahkeme müdafaaları ve notlarından derlenen kitap ve kitapçıklar onun muhteşem şahsiyetini gösteren eserlerdir.

Yıllar önce Bediüzzaman Hazretleri Zübeyr Gündüzalp’ı odasına çağırarak ” Zübeyr benden öncemi, yoksa sonra mı ölmek istersin?” diye sormuş. Gündüzalp: ” Üstadım,siz olmadan yaşayamam,sizden önce ölmek isterim.” diye cevaplamıştı. Üstad Bediüzzaman bunun üzerine: ” Ya, öyle mi? Erkenden kabre girip rahat etmek istiyorsun. Hayır benden sonraya kalacaksın.” Öyle de oldu.

Bu büyük insan 1971 yılının 2 Nisan Cuma günü vefat ederek aramızdan ebediyetlere intikal etmişti. Cuma günü olan vefat hadiseleri,Peygamber Aleyhissalatü Vesselam Efendimizin şu meâldeki hadisini hatırlatır. “Cuma günü veya gecesi ölen kimse, kabir azabından korunur.’’

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir