MEYVE RİSALESİ HAPİSHANEDE NASIL TELİF EDİLDİ

Risale-i Nur’un en önemli risalelerinden bir olan Meyve Risalesi nasıl yazıldı ve hapishaneden nasıl dışarı çıkarıldı?

Risale-i Nur Külliyatından Şualar’da On Birinci Şua olarak yeralan Meyve Risalesi 1943 yılında Denizli Hapishanesinde yazılmıştır. Denizli Hapishanesinin bir Meyvesi bir hatırası ve iki Cuma gününün mahsulüdür. Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, 1943 yılında girdiği Denizli Hapishanesinde mahkumlar için yazdığı, namaza, imanın rükünlerine, meyvelerine ve mahpusların ıslahına dair meselelerden bahseden eserdir. Eser On Bir Meseleden oluşmaktadır.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri ve talebeleri Denizli Hapsinde dokuz ay tutuklu kalmışlar, mahkeme beraetle neticelenmiştir. Hapishanede bulunan bütün Nur Talebeleri ve diğer mahkumlar Meyve Risalesinin yazılması ve okunması, dışarıya çıkarılması gibi hizmetlerde bulunmuşlardır.

Meyve Risalesinin nasıl yazıldığını ve nasıl hapishane dışına çıkarıldığını ise o günleri yaşayan Ağabeyler hatıralarında şöyle anlatırlar.

Denizli Hapsinde Üstad Bediüzzaman Hazretleri ile beraber hapis yatan Ahmed Feyzi Kul’un hatırası şöyle:

”Denizli’de başgardiyan elde edildi. Üstad ayrı, tek hücrede, biz ayrı ayrı koğuşlardayız. Ispartalılar bir koğuşta, önce oraya gönderiliyor. Kağıt yok, imkan yok. Mahkumlar sigara içiyor. Paketlerin kağıdını atıyorlar. O kağıtlar alınıyor, üç satır yazı yazılıyor. Üstad, telif ettiğini o kağıtlara yazıyor, gardiyana veriyor. Gardiyan,”Hafız Ali”diyor, Hafız Ali çıkıyor, yazıyı alıyor ve çoğaltılıyor. Üç satır, ertesi gün beş satır daha. Meyve Risalesi böyle tamamlanıyor. Böyle yazıldı. Ben gözlerimle gördüm.”

Denizli Hapishanesinin ünlü koğuş ağalarından Beylerbeyli Süleyman Hünkar da o günleri şöyle anlatır:

”Telif de, tashih de, istinsahlar da bizim Hapishanemizde gerçekleşti. Üstad’ın telif edip yazdıklarının bize ulaşması hç de kolay olmadı. Yanında kağıt kalem, mürekkep yok. Bunların hapishaneye sokulması yasak. Her şeyi gizliden getirtiyorduk. Benim param var, hem kağıt, mürekkep gibi şeyleri temin etme imkanına sahiptim. Gardiyanları, meydan ağalarını mecbur ediyordum. Yazılan bahisler Üstad’tan koğuşlara ulaştırılıyordu. Hattı olan herkes birbirine yardım ederek yazıyor, bu şekilde risaleleri çoğaltıyorduk. Mahkumlardan bir tek kişi gidip de idareye şikayette bulunmadı. Zaman oldu, okuma, yazması olan bütün mahkumlar bu risaleyi ya yazarak ya da okuyarak hizmete iştirak etti. Ardından risaleler hapishane dışına çıktı. Hasan Feyzi Efendiler ve diğer kardeşler devreye girdi. Risale dışarıda da neşredildi.”

Denizli Hapishanesi maznunlarından Homalı Hacı Sami Tüzün’ün de yaşadıkları da şöyle:

”Meyve Risalesi Denizli Hapishanesinde yazıldı. Üstad’ımız bir gün beni çağırdı. Meyve Risalesini bana verdi. ”Al bunu gelen ziyaretçilere ver.”dedi. Ben içimden”Gelen misafirlere bunu nasıl verecem.” diye geçirdim. Zira misafirlerle müdürün odasında görüşülüyordu. Risaleyi aldım cebime koydum.

Ziyaretçilerim geldi. Müdür beni çağırdı. Odasına gittim. O sırada telefon çaldı. Müdde-i Umumi arıyormuş. Müdür,”Buyrun Savcı Bey” dedi. Savcı,”Sen nasıl mahkum bir adamı camiye salıyorsun.”diye müdürü tehdit etti.”Ben bırakmadım, efendim” diye cevap verdi müdür. Savcı,”Git bak!”diye emir verdi. Müdür telefonu masanın üstüne attı, Üstad’ın hücresine ona bakmaya gitti. O anda bende Meyve Risalesini gelen ziyaretçilere verdim. Onlar hemen oradan ayrıldılar. Müdür koşa koşa geldi. Savcıya,”Gel inanmazsan bak, odasında namaz kılıyor.”dedi. Bu şekilde Meyve Risalesi dışarıya çıktı.”

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir