DENİZLİ MAZNUNU İHSAN ERDEM
1904 yılında Kastamonu’nun Küre İlçesinin Çardak Köyü’nde dünyaya gelen İhsan Ertem, öğretmen olarak görev yaparken Risale-i Nur’u tanır. Cumhuriyet dönemi öğretmenlerinden birisi olan İhsan Erdem, daha sonra Risale-i Nur derslerine katıldığı iddiasıyla tutuklanır. Suçsuzluğu anlaşılınca serbest bırakılır.
O sıkıntılı dönemde İhsan Erdem, birgün oğulları ile birlikte 1943 yılında Kastamonu’ya gider. Kastamonu’da sürgün hayatı yaşayan Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin kapısını çalar. Bir talebe açar. “Üstadı ziyaret etmek istiyoruz.”deyince, talebe “O da sizi bekliyor. Yanında iki çocukla birisi gelecek, O’nu hemen içeri alın” der.
Üstad Bediüzzaman Hazretlerini ziyaret eden İhsan, imam olmak için öğretmenliği bırakacağını söyler. Üstad Hazretleri uygun görmez. “Muallimliğe devam et. Daha hayırlı olacak inşallah.” Bu ziyaretten sonra Güde’ye dönen İhsan Erdem,kısa süre sonra tutuklanır. Birgün Jandarmalar gelir. “Tutuklusun, Denizli’ye gideceksin.” der. Böylece İhsan Ertem’in Denizli Hapsi macerası başlar.
1943 Denizli Mahkumları listesinde yer alan İhsan Ertem, Denizli Hapishanesinden isim-soyadı benzerliğinden yanlışlıkla erken tahliye edilir. O ben değilim dese de gardiyanlar, “Hoca bizi uğraştırma” diyerek onu zorla evine gönderirler. Üstad Hazretleri, tahliye olan İhsan’ın sepetine Meyve Risalesini koyar. Gardiyanlar her yerini aradıkları halde sepeti unuturlar. Böylece Meyve Risalesi dışarı çıkarılır.
Köyüne dönen İhsan Ertem’i, yirmiyedi gün sonra karakoldan çağırırlar. “Hocam isim benzerliğinden seni yanlışlıkla tahliye etmişler. Ama beraat haberi de geldi. Diğer arkadaşlarınız da geliyor.” diyerek beraat haberini verirler.
Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin, ”Hapishanede dokuz ayda dokuz sene kadar hizmet-i Nuriyeyi yaparak Isparta kahramanlarıyla omuz omuza geldiler.”diye iltifat ettiği İhsan Erdem ile ilgili lahikalarda yeralan mektuplar şöyle :
”Hem, hapishanede hakikaten merdane ve fedakârane istirahatime çalışan ve on sene şahsıma hizmet kadar beni minnettar eden Taşköprülü Sadık ve Hilmi ve İhsan ne haldedirler? Ve o civarda, hususan İnebolu’daki kardeşlerimi unutamıyorum; beni merak etmesinler. Risale-i Nur’un bazı ara sıra bazı yerlerde tevakkufuna mukabil, pek tesirli ve ehemmiyetli bir tarzda perde altında fütuhatı var. Telâş etmesinler; ihtiyat ile beraber sebat, metanet ve yazıda devam etsinler. Umuma binler selâm ve dua ediyoruz.” (EmirdağLahikası)
Aziz, sıddık kardeşlerim ve ebed ve Hak yolunda hakikatli arkadaşlarım;
Kastamonu efelerinden ve Nurun kahramanlarından ve Safranbolu fedakârlarından size oradan buraya gelen hususî mektuplarına hususî cevap vermeye müstehak ve lâyıktırlar. Fakat halim, vaktim müsaade etmediğinden, vasıtanızla bir kısa cevap verdiğime gücenmesinler.
Evvelâ: Hilmi, İhsan, Emin’in, Taşköprülü Sadık’ın mektupları beni çok mesrur eyledi. Hakikaten bu kardeşlerimiz, hapishanede dokuz ayda dokuz sene kadar hizmet-i Nuriyeyi yaparak Isparta kahramanlarıyla omuz omuza geldiler. Ben onların hem istirahatime, hem hapisteki arkadaşlarımızın ittifaklarına ve yeni Nurların hizmetine tam çalışmalarını hiçbir vakit unutmayacağım. Cenâb-ı Hak onlardan ve sizden ebeden razı olsun. Ben, hayalen, çok defa eski zamana ve Kastamonu’daki ve Barla’daki malûm yerlere ve seyrangâhlara şevkle gidiyorum. Oralarda oturup ağlıyorum. O enîslerimi hayalen görüyorum.”(Emirdağ Lahikası)
1945 yılında “Şeyh Said-i Kürdî’nin tarikatına katıldığı” gerekçesiyle memurluktan ihraç edilen İhsan Erdem, 3,5 yıl sonra hakkını mahkeme yoluyla geri alır. Yüzlerce Risale yazar. 1959 yılındaki aramada el konulur, iade edilmez.
Hapisler, meslekten atılmalar başına gelmedik eziyetlere hep sabırla karşı gelen İhsan Erdem, 9 Eylül 1980 tarihinde vefat eder. Çardak Köyü Kabristanı’na defnedilen İhsan Erdem’e Allah’tan rahmet dileriz.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!