TEVHİD-İ KIBLE ET

“Tevhid-i kıble et” ne demektir? Bu tabir herkes için geçerli midir? Kimlere aittir.

Tevhid-i kıble, yalnız bir yere bağlı olmak ve o kişiden ders alıp istifade etmek anlamına gelir.

İmam-ı Rabbani Hazretlerine ait olan bu kelime, yani ”Tevhid-İ Kıble et”, bir üstadın, bir alimin, mürşidin arkasından git, manasınadır. İmam-ı Rabbani Hazretlerinin, kendi zamanında bulunan Mirza Bediüzzaman isminde bir zata yazdığı bir mektupta geçmektedir.

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri de,bu mektupların başında, “Mirza Bediüzzaman’a Mektub” yazılı olmasından, kendisine yazılmış gibi kendisini o mektuplara muhatab kabul ederek okumuştur. Bu mektublarda İmam-ı Rabbani hazretleri “Tevhid-i Kıble et” tavsiyesinde bulunmuştur. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri de  “Tevhid-i Kıble, Kur’an’la olur” diyerek doğrudan Kur’anı kendisine Üstad kabul etmiştir.

Bu tavsiye herkese yapılabilir. Herkes için geçerli bir kaidedir. İnsanın, sadece bir mürşide bağlanma durumu kendisi için daha istikametli bir yoldur. Zira, alıştığı ve öğretim tarzına aşina olduğu alimi, mürşidi veya eseri anlaması onun için daha kolaydır. Üstad Said Nursi Hazretleri, kendisine Kur’an’ı Üstad seçmiştir. Zira, Kur’an manevi ve ilahi bir sofradır. Her alim, her mümin, müslüman insan kabiliyeti nisbetinde o sofradan istifade eder. Burada asıl olan şey insanın kendi kabiliyetidir. Bizler için de Kur’an asıl Üstad’dır, fakat biz Üstad Bediüzzaman Said Nursi gibi Kur’an’ı anlayamayabiliriz.

Kur’an’ın terbiye ve ıslah etme gücü, her insan için aynıdır. Lakin bu gücü kabul edip ve O’na mazhar olmak noktasında her insan aynı özellik ve kuvvette değildir. İdrak ve ihata yapımız farklı olduğu için de mazhariyetlerimiz de aynı ve eşit olmaz. Bundan dolayı biz, alimlere, mürşitlere, Kur’an’ı iyi anlamak için tabi oluruz.

Biz Risale-i Nur Talebeleri Kur’an’ı daha iyi anlamak ve öğrenmek için devamlı okuruz. Burada, hedef Kur’an’a talebe olmaktır. Bize göre de bunun yolu bu asırda Risale-i Nur’dan geçmektedir. Bizler Tevhid-i Kıble’yi, Kur’an’nın bu asırdaki manevi tefsiri Risale-i Nur’u yapmışızdır.

Risale-i Nurlar da, Kur’an’nın manevi ve İlahi sofrasının bu zamanda insanlara açılmış bir sergisi bir sofrasıdır. Her insan kabiliyeti nispetinde bu sergiden ve sofradan istifade eder.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir