1934’te Van’da dünyaya gelen Ahmet Çobanözü, esnaflık ve ticaretle hayatını sürdürmüştür. 1955 yılında askerlik çağı gelince askerliği Isparta’ya çıkar. İki yıllık askerliğini burada bitirir. İki yıl boyunca Üstad Bediüzzaman Hazretlerini birçok defa ziyaret eder.

Ahmet Çobanözü, Üstad Hazretlerini ilk defa ziyarete gittiğinde kapıyı açan Zübeyr Ağabey’in, ”Üstad rahatsız” dediğini ve o zaman ziyaret edemediğini dile getirerek daha sonraki ziyaretlerini şöyle anlattır:

”İlk gidişimde ziyaret edemedim.Birkaç gün sonra yine gittim. Kapıya yaklaştım, bir kişinin iki haftadır görüşemediğini duyunca geriye dönecekken, ”Ahmet” diye bir ses geldi. Baktım Zübeyr Ağabey beni çağırıyor. Hemen koştum, ilk ziyaretimi yaptım. Bu ziyaretten sonra neredeyse her hafta Üstad’ın yanına gitmeye başladım.

Üstad Hazretleri o yıllarda çoğu defa ziyaretçileri kabul etmezdi, ama Vanlıları kabul ederdi. Çok sıkıntılarla Üstad’ı ziyaret ederdik. O yıllarda Üstad’ın yanında Zübeyr, Sungur, Bayram Ağabeyler vardı, sonradan Üzeyir Şenler’de yanında kalmaya başladı. Üzeyir Şenler’de askerliğini Isparta’da yapıyordu, benim bölüğümdeydi. Ben takım çavuşuydum. Onu Üstad’ın yanına gönderiyordum.

Tümen Komutanımız Fevzi Okan Paşa’da, Üstad’ın talebesiydi. Hataylıdır, kendisi araptır. Tarihçe-i Hayatta askeriye içinde Üstad’ın cami temeli atma fotoğrafı vardır. İşte, Üstad’ı oraya davet eden komutan odur. Benim Bölük Komutanım Emin Çelebi’de ehl-i iman birisiydi. Nur Talebesiydi.

Bölük Komutanım Emin Çelebi, beni Tümen Komutanı Fevzi Okan’ın evine gönderirdi. Fevzi Paşa’nın çok yaşlı annesi vardı. Elinde devamlı Kur’an vardı. Okurken, namaz kılarken görürdüm annesini, annesine Üstad’tan bahsederdim. Ben bir gün Paşa’ya Üstad’ın bütün ilmini Van Vilayetinden aldığını, ”Vanlıların hatırı için bütün ehl-i dünyaya hakkımı helal ediyorum.” dediğini söyledim. Paşa bana Üstad için, ”O çok, çok büyük bir alimdir.” dedi. Ben bir Cuma günü evine gittiğimde küçük Tarihçe-i Hayat ve Sözler kitabını bıraktım. Pazartesi günü beni çağırdı, kitapları geri aldım.

Üstad, o yıllarda sıkça Eğridir tarafına gelir giderdi. O sırada yolun kenarında talim yapan askerlerin yanından geçerken askerler onu o da askerleri eliyle selamlardı. Hatta çoğu zaman arkadaşlar bana, ”Ahmet bak senin Şeyh’in geçiyor.” derlerdi.

Mardinli alim Muhammed Şirin Öztanrıkulu’nu Üstad’a götürdüm. Üstad onu kucakladı ve sağına oturttu, ben de soluna oturdum. Hoca ile, Arapça konuşmaya başladılar. Sonra Üstad bana döndü. ”Keşke bugün gelmeseydin.” dedi. Üstad, benden razı değil mi? diye bir ateş vucüdumu sardı. Neyse biz çıktık, abiler kapıyı kapattı.

Çok menfi bir adam olan benim Tabur Komutanım Ramazan Oğuz’un evi meğer Üstad’ın evinin karşısındaymış. Baktım el ediyor bana, ”Çavuş, Çavuş gel buraya.” dedi. Hocaya sen git dedim. Komutan evinin avlusuna beni içeri aldı. Öyle bir dövdü ki, yedi gün hastanede kaldım.

Terhisime üç ay kalmıştı. Üstad bana ”Van’a gideceğin zaman beni görmeden gitme.” demişti. Ben Üstad’ın yanına gittim, bir şeyler söyledi, anlamadım. Zübeyr Ağabey,”Anlamadın mı sen Üstad ne dedi?”, ”Valla anlamadım abi.”dedim. ”Hamid Kuralkan, Hamid Hoca, Çaycı Emin, Cahid Ünsal” bu dört kişiye Üstad’ın selamını söyleyeceksin.” dedi.

Van’a yola çıkmadan evvel tekrar Üstad’ı ziyarete gittim. Bana baktı. Güldü. ”Sen Perşembe gitmeden mi?” dedi. Ben bir hafta gecikmiştim. Van’a da Perşembe günü geleceğim diye haber göndermiştim. Fesübhanallah! Meğer Perşembe günü benim düğünümü yapmışlar, bana gelin getirmişler, Üstad buna gülmüş.

Van’a gelince Hamid Kuralkan’a Cahid Ünsal’a Üstad’ın selamını ilettim, kış olduğu için Çaycı Emin’i ve Hamid Hocayı göremedim.”(Derleme,Ö.Özcan Ağabeyler anlatıyor)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir