ÜNİVERSİTELİ NURCU: MUSTAFA ORUÇ

Mustafa Oruç, 1926 Safranbolu doğumludur. Ortaokul talebesi iken Abdullah Yeğin ağabey tarafından Kastamonu’da Üstad’a götürülmüş ve Abdullah Ağabeyle beraber, “Muallimlerimiz Allah’tan bahsetmiyorlar.” gibi suallerin sahibidirler.

İstanbul Tıp Fakültesinde okuyan Mustafa Oruç, Üstad’ın 1948’de talebeleriyle birlikte Afyon hapsine konmasını,33 arkadaşı ile yazdıkları bir yazı ile protesto ederler. İstanbul Üniversitesi öğrencilerinden 33 kişinin imzasını taşıyan bu yazıyla,Üstad Hazretlerinin siyasi bir gayesi olmadığını, yalnız gençliğin imanını kurtarmak için eserler yazdığını belirterek, hapse konulmasının, fikir ve vicdan hürriyetine aykırı olduğunu dile getirirler. Gençler bu yazıyı bir bildiri halinde basına dağıtırlar. Bunun üzerine yazıda imzası bulunan Hukuk öğrencisi Metin Halıcı ile Tıp öğrencisi Mustafa Oruç takibata uğrar. Neticede ikisi de tutuklanarak Afyon hapsine sevk edilirler.

Mustafa Oruç, 47 gün süren Afyon Hapsi ile ilgili, ”Üstad’la Kastamonu’da 1943’teki ayrılıktan sonra ilk görüşmem Afyon hapsinde oldu” diyerek, ” Üstad’a az da olsa hizmetim geçti. Elini öptüm duasını aldım. Bir kaç kez de su testisini doldurdum. Hiç unutamam Üstad bana testisini verirken “Doldururken testinin ağzını çeşmeye değdirme!” diye tembih ederdi.”

Mustafa Oruç, hatıralarında, ”1953 yılı Mayıs ayıydı. Hacı Nazif Çelebi’nin arabasıyla Üstadımızla birlikte ben, Hacı Nafiz Çelebi ve Muhsin Alev tefekkür için kır gezisine gitmiştik. Üstadla yolda Süleymaniye Camii’nde okunan Mevlid-i Şerifi arabanın radyosundan dinledik. Üstadımız burada bize  radyo bahsini ve Hüve Nüktesi’ni ders verdi.” diyerek, iki önemli risalenin nasıl yazıldığını anlatmıştır.

Emirdağ Lâhikasının müteaddit yerlerinde “üniversiteli nurcu” manalarında, “Mustafa Oruç” olarak ismi geçmektedir. Asa-yı Mûsa kitabının sonlarında “Üniversite Nur Talebelerinden Mustafa Hilmi” adıyla yazdığı bir de mektubu vardır.

Emirdağ Lahikasında yer alan Mustafa Oruç ile ilgili bazı bölümler ise şöyle:

”Hakikaten Mustafa Osman, ehemmiyetli ve çok gayretli iki cenah buldu. Nazif’in, Salâhaddin’i ve İbrahim’i gibi, muallim Ahmed Fuad’ı ve darü’l-fünundaki Mustafa Oruç’u bulmuş; o iki cenahla, inşaallah Nur hizmetinde çok iş görecek. Hattâ Mustafa Oruç’la muallim Ahmed Fuad gibi zatların bu sırada tesirli bir surette hizmet-i Nuriyeye geçmeleri, Denizli kahramanı Hasan Feyzi’nin vefat acısını bir derece izale ediyorlar.”

”Elhak, Mustafa Osman’ın, Mustafa Oruç ve Mustafa Sungur gibi iki namdaş ve Nur hizmetinde pek ciddî arkadaş bulması, sadakatinin ve muvaffakiyetinin bir kerameti hükmündedir. Hususan Safranbolu Hasan Feyzi’si olan Ahmed Fuad’ın ve sair o mektuplarında isimleri bulunanlara birer birer selâm ve dua ediyoruz ve onların fevkalâde gayretlerini tebrik ediyoruz. Umum kardeşlerimize binler selâm ediyoruz.”

“Hattâ bir hiss-i kabl-el vuku’ ile Mustafa Oruç kardeşimizin Risale-i Nur’un mesleğine muhalif olarak birisiyle mübahasesi aynı zamanda, belki aynı dakikada ona gayet hiddet ve şiddetle bir gücenmek kalbime geldi. Hattâ o Nur’dan kazandığı çok ehemmiyetli makamından atmak arzusu oldu, kalben müteessir oldum. Bu benim için bir Abdurrahman idi, neden böyle şiddetli hiddet ettim. Sonra bu bayramda yanıma geldi, Cenab-ı Hakk’a şükür ki, çok ehemmiyetli bir ders dinledi ve o büyük hatasını da anladı ve benim burada hiddetimin aynı dakikada hatasını itiraf etti. İnşâallah o keffaret oldu, tam temiz olarak kurtuldu.”

Karabük Demir Çelik Fabrikasında yıllarca doktor olarak hizmet veren Mustafa Oruç Ağabeyimiz, 11 Şubat 2009 tarihinde Karabük’te vefat etmiştir. Nurkoy olarak kendisine Allah’tan rahmet dileriz.