TOHUMDA BİTKİ GİZLİDİR
”Gel, bir parça gezelim. Şu medenî ahali içinde ne var, ne yok, görelim. İşte, bak: Her yerde, her köşede müteaddit fotoğraflar kurulmuş, suret alıyorlar. Bak, her yerde müteaddit kâtipler oturmuşlar, birşeyler yazıyorlar, herşeyi kaydediyorlar. En ehemmiyetsiz bir hizmeti, en âdi bir vukuatı zaptediyorlar. Ha, şu yüksek dağda padişaha mahsus bir büyük fotoğraf kurulmuş ki,(HAŞİYE) bütün bu yerlerde ne cereyan eder, suretini alıyorlar. Demek, o zât emretmiş ki, mülkünde cereyan eden bütün muamele ve işler zaptedilsin. Demek oluyor ki, o zât-ı muazzam bütün hadisâtı kaydettirir, suretini alır.
İşte, şu dikkatli hıfz ve muhafaza, elbette bir muhasebe içindir. Şimdi, en âdi raiyetin en âdi muamelelerini ihmal etmeyen bir hâkim-i hafîz, hiç mümkün müdür ki, raiyetin en büyüklerinden en büyük amellerini muhafaza etmesin, muhasebe etmesin, mükâfat ve mücazat vermesin? Halbuki, o zâtın izzetine ve gayretine dokunacak ve şe’n-i merhameti hiç kabul etmeyecek muameleler, o büyüklerden sudur ediyor; burada cezaya çarpmıyor. Demek bir mahkeme-i kübrâya bırakılıyor.
HAŞİYE : Şu Suretin işaret ettiği mânâların bir kısmı Yedinci Hakikatte beyan edilmiş. Yalnız, burada “padişaha mahsus bir büyük fotoğraf” işareti ve hakikati, “Levh-i Mahfuz” demektir. Levh-i Mahfuzun tahakkuk-u vücudu Yirmi Altıncı Sözde şöyle ispat edilmiş ki: Nasıl küçük küçük cüzdanlar büyük bir kütüğün vücudunu ihsas eder; ve küçük küçük senetler bir defter-i kebirin bulunduğunu iş’ar eder; ve küçük, kesretli tereşşuhatlar büyük bir su menbaını işmam eder. Aynen öyle de, küçük küçük cüzdanlar hükmünde, hem birer küçük levh-i mahfuz mânâsında, hem büyük Levh-i Mahfuzu yazan kalemden tereşşuh eden küçük küçük noktalar suretinde olan benî beşerin kuvve-i hafızaları, ağaçların meyveleri, meyvelerin çekirdekleri, tohumları, elbette bir hâfıza-i kübrâyı, bir defter-i ekberi, bir Levh-i Mahfuz-u Âzamı ihsas eder, iş’ar eder ve ispat eder. Belki, keskin akıllara gösterir.”(Sözler, Onuncu Söz, Yedinci Suret)
Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Haşrin ispatını yaptığı Onuncu Söz’ün Yedinci Suretinde, hıfz ve muhazaya dikkat çekiyor. İnsan hafızası, bitkilerin tohumları ve ağaçların çekirdekleri ile Allah’ın Hafız ismi ve Levh-i Mahfuz ispatını yapıyor.
Hafıza, insanın hayat hikayesini depolayan ve arşivleyen bir defterdir. Hafızamızda bir olayın bütün safhaları kaydolduğu gibi, olayla ilgili şahısların şekilleri, sesleri de kayıtlıdır. Çekirdek ve tohumlar da kendi tür ve fertlerinin hayatını depolayıp arşivleyen, birer defterdir.
Elma çekirdeğinde elma ağacının bir sureti gizlidir. Elma ağacının bütün anatomik özellikleri çekirdeğinin içinde ince bir program ile yazılmıştır. Bütün bitkilerin çekirdek ve tohumları, bütün canlıların nutfe ve spermleri de bu niteliktedir.
Levh-i Mahfuz’a, “bütün tohumlar, çekirdekler, nutfeler” ayna olmakla birlikte, bu konuda da en güzel örnek insandaki hafızadır. Hafızada her şey kaydedilir, fakat bu kayıt bizim yazı ile kaydetmemiz gibi değildir. Hafızadaki bu harika kaydı anlamakta insanoğlu acizdir.
Burada dikkat çeken bir diğer misal ise, ‘küçük küçük cüzdanlar büyük bir kütüğün vücudunu ihsas eder’ tabiriyle anlatılmaktadır. Cüzdan, bizim nufüs kağıdımızdır. Nufüs kağıdı, bir kütüğün varlığını haber verir.
Kütük; nüfus müdürlüklerinde bulunan ana kayıt defteridir. Nufüs cüzdanımız kaybolduğunda, gidip yenisini hemen çıkarırız. Bu kaynak olmasa yeni nufüs çıkaramayız. İşte, Üstad Hazretleri, günlük hayatımızın içinden bir olayı bize anlatarak, buradan her bilginin toplanıp kayıt edildiği yere, Levh-i Mahfuza dikkat çekiyor.
Bu hıfz ve kaydetme herşeye hükmeden bir Allah’ın varlığını ispat eder. İnsanın hafızası gibi, kainatında bir hafızası var. Bu da Allah’ın Hafız ismini gösterir. Bu isimde bir muhasebe yerinin varlığını ispat eder. Bu da ceza ve mükafatın geriye bırakıldığı ahiretteki büyük mahkemeyi gösterir.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!