PEYGAMBER EFENDİMİZ’E SALAT VE SELAM GETİRMEK
Peygamber Efendimiz(ASM)a salavat getirmenin hikmetleri nelerdir?
Salat’ın çoğulu olan salavat, dua, istiğfar manalarına gelir. Peygamber Efendimiz (ASM)ın adı zikredildiği yapılan duadır. Kur’an’ı Kerim’de Ahzab Suresi 56 ncı ayetinde mealen şöyle buyrulur:
اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰٓئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّۜ يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْل۪يمًا
”Muhakkak ki, Allah ve melekleri Peygambere hep salat ederler. Ey iman edenler! Siz de ona salat edin ve tam bir içtenlikle selam verin.”
Ayetle bize buyrulan, Efendimiz (ASM)a getirilen salat ve selamdan hem Rabbimiz hem de melekleri razı olmakta hem de melekler salavat getirenlere dua etmektedir. Hadis kitaplarında bu konu da Efendimiz (ASM)a salavat getirene melekler dua etmekte ve bu duaya da diğer melekler amin demektedirler.
”Evet, salâvatın mânâsı rahmettir. Ve o zîhayat mücessem rahmete rahmet duası olan salâvat ise, o Rahmeten li’l-Âlemînin vüsulüne vesiledir. Öyle ise, sen salâvatı kendine, o Rahmeten li’l-Âlemîne vesile yap ve o zâtı da rahmet-i Rahmân’a vesile ittihaz et. Umum ümmetin, Rahmeten li’l-Âlemîn olan Aleyhissalâtü Vesselâm hakkında, hadsiz bir kesretle, rahmet mânâsıyla salâvat getirmeleri, rahmet ne kadar kıymettar bir hediye-i İlâhiye ve ne kadar geniş bir dairesi olduğunu parlak bir surette ispat eder.
Elhasıl: Hazine-i rahmetin en kıymettar pırlantası ve kapıcısı zât-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm olduğu gibi, en birinci anahtarı dahi Bismillâhirrahmânirrahîm’dir. Ve en kolay bir anahtarı da salâvattır.”(Lem’alar, On Dördüncü Lem’a, İkinci Makam)
Risale-i Nur adlı eserinde Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Peygamber Efendimiz (ASM)a ümmetinin salat ve selam etmesinin hikmetini ise şöyle açıklar:
”Eğer desen: Madem o Habîbullahtır. Bu kadar salâvat ve duaya ne ihtiyacı var?
Elcevap: O zât (a.s.m.) umum ümmetinin saadetiyle alâkadar ve bütün efrad-ı ümmetinin her nevi saadetleriyle hissedardır ve her nevi musibetleriyle endişedardır. İşte, kendi hakkında merâtib-i saadet ve kemâlât hadsiz olmakla beraber, hadsiz efrad-ı ümmetinin, hadsiz bir zamanda, hadsiz envâ-ı saadetlerini hararetle arzu eden ve hadsiz envâ-ı şekavetlerinden müteessir olan bir zât, elbette hadsiz salâvat ve dua ve rahmete lâyıktır ve muhtaçtır.”(Mektubat, Yirmi Dördüncü Mektub, Birinci Zeyl)
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!