PEYGAMBER EFENDİMİZ (ASM)İN YEMİNİ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
وَبِهِ نَسْتَعِينُ
فَاعْلَمْ اَنَّهُ لاَۤ إِلٰهَ اِلاَّاللهُ ”Bil ki Allah?tan başka hiçbir ilâh yoktur.” Muhammed Sûresi, 19 ncu âyetinin bir muhteşem nüktesiyle, meşhur bir kasem-i Nebevînin işaretiyle ve ilhamıyla hissettiğim gayet güzel ve çok şirin ve nihayet derecede lâtif üç meyve-i tevhid ve üç muktazîsi ve üç hüccetine dair bir nüktedir.
İşte, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm yemin ettiği vakit, en çok istimal ve tekrarla her zaman ferman ettiği şu وَالَّذِى نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ “Muhammed’in hayatı kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki..”kasemidir.
Ve bu kasem gösteriyor ki, şecere-i kâinatın en geniş dairesi ve en müntehâsı ve nihâyâtı ve teferruatı dahi Zât-ı Vâhid-i Ehad’in kudretiyle ve iradesiyledir.
Çünkü, mahlûkatın en müntehap ve en müstesnası olan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın nefsi kendi kendine malik olmazsa ve ef’âlinde serbest bulunmazsa ve harekâtı başka bir ihtiyara bağlı ise, elbette hiçbir şey, hiçbir şe’n, hiçbir hal, hiçbir keyfiyet, cüz’î olsun küllî olsun, o muhît iktidarın, o şamil ihtiyarın daire-i tasarrufunun haricinde olamaz.
Evet, bu çok mânidar kasem-i Muhammedînin (a.s.m.) ifade ettiği, gayet muazzam ve muhît bir tevhid-i rububiyettir. Ve bu tevhidin ispatına dair yüz, belki bin bâhir burhanlar, sirâcü’n-nur olan Risale-i Nur’da beyan edildiğinden, bu hakikat-i âliyenin tafsilât ve ispatını ona havale ederek, bu İkinci Şuâ’da, muhtasar üç makam içinde, bu çok ehemmiyetli hakikat-i imaniyenin;
Birinci Makamı’nda, gayet lâtif ve tatlı ve çok kıymettar ve nurlu, hadsiz semerelerinden üç küllî meyvelerini gayet muhtasar bir surette beyanla, o meyvelere benim kalbimi sevk eden zevklerime ve hislerime işaret edilecek.
İkinci Makam’da ise, bu kudsî hakikatin üç küllî muktazîsi ve esbab-ı mucibesi beyan edilir. Ve o üç muktazî, üç bin muktazîlerin kuvvetindedirler.
Ve Üçüncü Makam’da, o hakikat-i tevhidiyenin üç alâmetleri zikredilecek. Ve o üç alâmet, üç yüz alâmet ve emare ve delil kuvvetindedirler.”(Şualar)
Üstad Hazretleri, bu bölümde zerrelerden seyyaratlara kadar her şeyin tasarruf ve tedbiri Allah’ın elindedir, manasına dikkatimizi çekiyor. Kainatta en büyük şeyden, ta en küçük şeye kadar her şey Allah’ın tasarruf ve Rububiyeti altındadır. İşte Peygamber Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam yemininde bu hususu vurguluyor. Yani “Nefsimi kudret elinde tutan Allah’a yemin olsun.” derken nefisten, zerrelere, zerrelerden gezegenlere, gezegenlerden galaksilere her şey onun irade ve kudret avucundadır, şeklinde tevhidi hakikiye işaret ediyor.
Allah’ın terbiye ve idaresinin adı olan Rububiyet’inin dairesinden hiçbir şey hariç değildir. Zerre, küçüklüğü ile güneş de büyüklüğüne güvenip Allah’ın Rububiyet dairesinin haricine çıkamaz. Biz de kendi alemimizde bu Rububiyeti görüp, ona iman ve ibadet etmeliyiz.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!