MANİSALI MEHMED AKİF USANMAZ

Mehmed Akif Usanmaz, 1926 yılında Manisa’da dünyaya gelmiştir. Babası Hüseyin Usanmaz, emekli harp maluludür. On beş yaşında askere giden Hüseyin Usanmaz, 1909 yılında 31 Mart vakasında Hareket Ordusunda bulunur. İstanbul’da Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri ile tanışır. Üstad, ona bir kitap verir, bu kitapla Fas, Tunus, Cezayir, Trablusgarp’ta savaşmış ve Trablusgarp’ta İngilizlere esir düşmüş. İskenderiye’den bir vapurla firar edip Anadolu’ya gelmiş. Mehmed Akif, çocukken babası ona,”Ah oğlum bir hoca vardı, Kürt Said derlerdi, o ne güzel konuşur, ne güzel dua ederdi, acaba hayatta mıdır, nerdedir?” diye o eski günlerini anlatır.

Eskişehir’de pilotaj eğitimi alan Akif Usanmaz, havacı pilot olarak Eskişehir’e tayin edilir. 1950 yılına kadar Eskişehir’de görev yapar, daha sonra İzmir’e tayin olur, İzmir’den 1957 yılında Ankara’da göreve devam eder. Malatya ve İzmir’den sonra ise emekli olur. Disiplinli, düzenli herkesle barışık bir hayat süren Akif Usanmaz, dindarlığını ve namaz kılmasını kimseden saklamaz. Askeriyede ve lojmanlarda komutanları kendisini ”Akif Hoca” lakabı ile tanırlar. Akif Hoca da onlara, sünnet, düğün, nikah kıyma, çocuklarına isim koyma, kurbanlarını kesme konusunda yardımcı olur.

Risale-i Nur’u ve Üstad Hazretlerini çocukluğunda babasından çokca dinleyen Mehmed Akif Usanmaz, Eskişehir’de görev yaptığı sırada buradaki nur derslerine devamlı katılır. İlk defa Üstad Hazretlerini Eskişehir’de görür, elini öper,kendisini tanıtır. Görüşme sırasında Üstad elini omuzuna koyar, ”Maşaallah barekallah, baban hayattadır?” diye sorar. ”Hayatta Efendim” cevabına, Üstad,”Bak, O kahramandır, ona gidesin, yarın gidesin. Gidersen selam söyle, sen de bana sıkça gelesin.”der.

Üstad Hazretlerinin,”Evini dershane yaparsın” isteğine evini dershane yapan Akif Usanmaz’ın Eskişehir’deki evinde her Salı ders yapılır. Üstad Hazretlerini sık sık ziyarete resmi elbisesi ile giden Akif Usanmaz’a Üstad,”Bu polisler, jandarmalar, bekçiler sana karışmıyorlar mı?” sorusuna, ”Karışmıyorlar Üstad’ım, bana yol gösteriyorlar.” cevabını verir. Akif Usanmaz, Eskişehir, Emirdağ, Isparta’da Üstad Hazretlerini hep ziyaret eder.

Üstad Bediüzzaman Hazretlerini ilk ziyaretinin ertesi günü Manisa’ya babasının yanına giden Akif Usanmaz,”Baba ben kimi gördüm biliyor musun? Hani sen anlatıyordun ya, Said-i Kürdi diye bir Hocaefendi vardı, işte onu gördüm.”der. Bunun üzerine babası, ona sarılır, gözlerinden öper, ”Aman oğlum sana vasiyetim olsun, sakın onun peşinden ayrılma.”diye tembihte bulunur.

Sabah namazını kılmaya yaz-kış Muttalip Köyüne giden Akif Usanmaz, Nakşi Tarikat Şeyhi Hacı Hilmi Efendiye bir gün ”Hocam müsadenizle ben Üstad Hazretlerine gideceğim.”der. Üstad Hazretlerine dost olan Şeyh Hilmi Efendi, ”Üstad’ımıza benden çok selam söyle ellerinden öperim, bize dua buyursun, hayır duasını al, benim de onun duasına çok ihtiyacım var.” der. Emirdağ’ına giden Akif Usanmaz, Üstada, Şeyh Hilmi Efendi’nin sözlerini nakleder, Üstad ”Ben de seni bekliyordum. Sen aynı şekilde selam söyle müritlerine, talebelerine Risale-i Nur’dan haber versin, onlar Risale-i Nur okusun. O kahramandır, o çok kahramandır.”der.

Mehmed Akif, 1957 yılında Ankara Etimesgut 12. Nakliye Hava Üs Komutanlığına tayini çıkar. Hava Üs Komutanı Tuğgeneral İbrahim Mete Paşa, protokol personeli, kendisine hizmet subayı olarak tayinini yaptırır. Paşa, risalelere dost birisidir. O yıllarda Hava Kuvvetlerinden her sabah biri doğuya, biri de batıya iki kurye tayyaresi kalkar. Batıya kalkan uçak, Eskişehir, İstanbul, Bandırma, Balıkesir, İzmir’e varır, doğuya giden Merzifon, Kayseri, Malatya, Diyarbakır’a uğrar, her iki uçakda akşama Ankara’ya döner. Askeri kurye olan bu tayyareler, acil evrak, dosya ve personel taşıyordu.

Bir gün uçuştan dönen Mehmed Akif’e komutan, ”Akif Hoca senin eşyaların gelmiş, ben kamyonu söğüdün altına çektirdim, orada seni bekliyor.”der. Kamyonun yanına giden Mehmed Akif’e Mustafa Türkmenoğlu,”Ben emanet getirdim, Said Abi gönderdi.” der. Kamyonu içeri alan Mehmed Akif, ambarda kuytu bir yere risale kolilerini yerleştirir, daha sonra ise peydeypey paket paket, tayyarelerle onları yerlerine ulaştırır. Böylece Mehmed Akif, üsse gelen kamyonları, komutanın bilgisi dahilinde hangara aldırır, kamyon içeri girer koliler boşaltılır, daha sonra ise paketler halinde Anadoluya gönderilir.

Ankara’da basılan Risale-i Nur’lar Said Özdemir Ağabey tarafından Mehmed Akif’e gönderilir, kitaplar önce ambara alınır, sonra bu iki uçağın gittiği bütün vilayetlere üçer dörder paketler halinde sevk edilir. Mehmed Akif 1957 ile 1961 yılları arasında görev yaptığı bu üste risale sevkiyatına da devam eder.

Mehmed Akif, bir gün yine Üstad’ı ziyaret eder namaz kılınır, Üstad Asa-yı Musa’dan bir ders okur. Zübeyr, Bayram, Ceylan, Sungur Ağabeyler de oradadır. Üstad, Mehmed Akif’in elini tutar, Asa-yı Musa’dan bir ders yapar. Üstad,”Bilir misin keçeli, ben hergün ama her gün Risale-i Nur okuyorum. Risale-i Nur’a sizden fazla benim ihtiyacım var. Risale-i Nur’da öyle hikmetler var ki, ona vakıf olan imanını kurtarır.”

Bir başka görüşmede ise yine Üstad,”Bak keçeli, Sure-i Feth’i sıkça okuyasın, hiç okuyamasan bir ayetini oku. Risale-i Nur’u okurken gazete gibi okumayın. On sayfa okuyunca sana vesvese verilir,”Yoruldun işin var”diye, bırakma devam et. Ondan sonra ikinci bir şeytan ihtarı gelir, gene devam et. Üçüncü durumda sabret, biraz daha devam et, orda sana bir mükafat, bir hal verilir, onu muhafaza et.”

1960 yılı Ocak ayının başı, Üstad Hazretlerinin Ankara’ya geldiğini duyan Mehmed Akif, hemen Beyrut Palas Oteline gelir, içeri girer, Üstad’ın yanına çıkar. Üstad, ona döner,”Sana bazı vasiyetlerim olmuştu, onları unuttun mu?” diye sorar. Mehmed Akif,”Unutmadım Üstad’ım! Birisi selam, birisi evlerde Risale-i Nur dersi yapılması, diğeri Sure-i Feth.” Üstad, tekrar ona döner,”Ev sahipleri hiç olmazsa günde bir sayfa veya birkaç satır okusa onda ahiretine çok fayda var. Birimiz dünyada, birimiz ahirette olsak da hep birbirimizin duası içerisindeyiz, bunu böyle bilesiniz.”

Ömrünü Risale-i Nur’a hizmet ile geçiren Mehmed Akif Usanmaz, 7 Mayıs 2017 yılında İzmir’de vefat eder. Kendisine Allah’tan rahmet dileriz.
Kaynak: Ö.Özcan, Ağabeyler anlatıyor.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir