”KOCA HALİL” HALİL YÜRÜR

”Koca Halil” lakabıyla tanınan Halil Yürür, Antalyanın Manavgat ilçesine bağlı İbralı kasabasında 1930 yılında dünyaya gelir. 16 yaşına kadar kasabasında hayatını sürdürür. 1946 yılında Gönenli Mehmed Efendi’nin yanına Kur’an okumaya gider ve ona talebe olur. Valide Camisinde kalır, tecvid öğrenir ve yarı hafız olur.

1954 yılında Aksaray semtinde bir terzi dükkanında Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin bir eserini görür. Risale okuyan gençe bazı sorular sorar, cevablar hoşuna gider.”Bu eseri yazan hayatta mı?” diye sorar. ”Hayatta” cevabını alır. Daha sonra Arif Bey, Halil’e, ”Sen önce Bediüzzaman’a git, ondan sonra nereye istersen git.” der.

Bediüzzaman Hazretlerinin Isparta’da olduğunu öğrenir. Zekai adlı arkadaşı onu trene bindirir ve Isparta gelir. Halil’e, Üstad Hazretlerinin Eğirdir’e gittiğini söylerler. Eğirdir’e gider, bir otelde kalır. Sabahleyin bir eve gider. Ev Çilingir Ali Ağabey’in evidir. Ali Ağabey, Halil’e, ”Üstad Barla’da, sen oraya gidemezsin.”der. Halil çaresiz, İstanbul’a döner. İstanbul’a döner, ama içinde ki, Üstad’ı görme arzusu daha da artar.

İki gün sonra Halil tekrar trene biner Isparta’ya gelir. O gece Nuri Benli’ye ait otelde kalır. Sabahleyin erkenden birisi gelir. ”Halil Yürür, Halil Yürür!” diye seslenir. Seslenen kişiye,”Buyur hemşerim, benim Halil Yürür” der. Gelen kişi Bayram Ağabey’dir. ”Üstad seni çağırıyor.”der Bayram Ağabey. Halil,”Tamam kardeşim, biz de onun için geldik. Bir hamama gidip yıkanayım, öyle gidelim Üstad’ın yanına.”der.

Halil, Üstad’ın evine gider. Kapı açılır, Üstad karyolasında yatar vaziyette. Kapıdan içeriye ”Esselamü Aleyküm” der girer kapının önüne düşer, yığılır kalır. Ceylan, Bayram ve Zübeyr Ağabeyler kolundan tutup sürüye sürüye Üstad’ın yanına getirirler ve dizinin dibine oturturlar.

Üstad, Halil’in yüzünü, gözünü okşar, çocuk gibi onu sever. ”Adın ne? Nerelisin? Nereden geldin?”diye sorular sorar. Halil’in sesi çıkmaz, fısıltı halnde zorla konuşur. Yanındaki talebeleri, ”Adı Halil’miş, İstanbul’dan gelmiş.”diye ona yardımcı olurlar. Üstad, Halil’e, ”Seni Ceylan gibi kabul ediyorum.” ”Atıf Egemen’i tanıyor musun?” der. ”Evet, Üstad’ım bize Süleymaniye’de yazı öğretiyor.”der. Halil, sorular hazırlamıştı Üstad’a sormak için ama o soruları sormadan Üstad, ”Gönenli Mehmed Efendi iyidir, kardeşim”der.

Üstad, ”Kardeşim bize dua et”der ve İstanbul’dan elli kişini ismini sayar, ”Sana vekalet veriyorum kardeşim, ben seninle onlara selam gönderiyorum.”der, bir çuval eser verir. Halil, eserleri alır, Üstad’ın yanından ayrılıp İstanbul’a döner. İstanbul’a dönen Halil, Birinci Sözü okur ve hizmete başlar. Risaleleri teksir eder, onları dokuz depo da saklar, 67 vilayete kitap göndermeye başlar.

Yıl 1954 Üstad’ı ilk ziyaretten sonra Sirkeci Merkez Postanesinde ambar memuru olan Halil, işi terkeder. Müdür Halil’i bırakmak istemez, ”İçimizde bir müslüman bulunsun”der üç ay maaş öder, Halil kararlıdır, işe gitmez. ”Ne kadar hizmet varsa bana söyleyin, ne iş varsa ben hepini yaparım”diyen Halil, teksir, cilt, kitapların taşınması, depolarda saklanması, Anadolu’ya sevkiyat hepsine yetişmeye açılışır. 67 vilayetten kitap listeleri gelir, listelere göre kitapları gönderir. Kitapları sandık yapıp omuzuna alır, Beyazıt’tan, Sirkeci’ye kadar sırtında götürür. Sevkiyat işinde bazan kendisine Fırıncı Ağabey yardım eder. Teksir hizmeti yapan Halil, artık sık sık Üstad Hazretlerini ziyaret eder. Neredeyse her hafta ziyaret eder.

İstanbul’da ”Koca Halil”lakabıyla tanınan Halil Yürür, 1954 yılında başladığı Risale-i Nurların teksir, dağıtım, depolama saklama, taşınma işlerine 1970 yılına kadar devam eder.

Birçok fedakarlık ve kahramanlık isteyen işlerde gözünü kırpmadan hareket eden Halil Yürür, 7 Ocak 2020 de vefat eder. Kendisine, Allah’tan rahmet dileriz.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir