HALİD BİN SAİD (RA)

İslâma gizli davet devrinin devam ettiği günlerde, iman edenlerin safına Kureyş’in mümtaz bir şahsiyeti Halid bin Said (RA) da katıldı. Hz. Halid(RA), Kureyş’in ileri gelen ve zengin bir âilesine mensuptu. Arap edebiyat ve ilmini gayet iyi bilen Hz. Halid, bir gece rü’yâsında; babasının kendisini tutup Cehenneme atmak istediğini, fakat Efendimiz (ASV)ın yetişip kendisini Cehenneme düşmekten kurtardığını gördü.

Bu rüyadan hemen sonra, Hz. Halid vakit kaybetmeden Hz. Ebû Bekir(RA)ın yanına giderek, rüyâsını anlattı. Hz. Ebu Bekir-i Sıddık (RA), “Hakkında hayırlı olmasını dilerim. Seni, O Resûlullah kurtaracaktır. Hemen git, ona tabi ol! Sen, ona tâbi olacak, İslâm dinine girecek, onunla birlikte bulunacaksın. O da seni, rü’yâda gördüğün gibi Cehenneme düşmekten kurtaracaktır.” dedi.

Bunun üzerine Hz. Halid hemen Resûlullah (ASV)ın yanına gitti ve “Yâ Muhammed! Sen, insanları neye dâvet ediyorsun?” diye sordu.

Resûl-i Ekrem Efendimiz (ASV),”Ben, halkı, tek olan ve şeriki bulunmayan Allah’a, Muhammed’in de Onun kulu ve Resûlü olduğuna îmân etmeye; işitmez, görmez, hiçbir fayda ve zarar vermez, kendisine tapınanları da tapınmayanları da bilmez birtakım taş parçalarına tapmaktan vazgeçmeye dâvet ediyorum.” dedi.

Bu sözleri dikkat ve hürmetle dinleyen Hz. Halid derhal şehâdet getirdi:

“Ben, şehâdet ederim ki, sen, Allah’ın Resûlüsün!”

Hz. Halid, Cahiliyye Devrinde mükemmel yazı yazan birkaç şahsiyetten biri idi. Rivâyete göre, Resûl-i Ekrem Efendimizin Yemen hükümdarına verdiği Emannâme’nin metnini ve diğer birçok anlaşma metinlerini de Hz. Halid kaleme almıştır.

Hz. Hâlid iman ve ibadetini bir müddet gizledi. Mekke’nin tenha bir yerinde namaz kılıyordu. Müşrik babası iman ettiğini haber alınca Müslüman olmayan oğullarını göndererek yakalatıp getirtti. Onu vazgeçirmek için dil döktü. Ancak Hz. Hâlid, “Vallahi Muhammed’in dini haktır, ölsem de vazgeçmem!” diye davasında sebat etti.

Birinci ve ikinci Habeşistan hicretine Hz. Hâlid hanımı ile katıldı. 10 sene kadar Habeşistan’da kaldı. Hicret’in 7. senesinde Hz. Hâlid, ailesi ve Hz. Câfer bin Ebî Talip’le Habeşistan’dan ayrılıp yola çıktılar. O sırada Hayber Muharebesi cereyan ediyordu. Hayber’e vardıklarında savaş bitmişti. Peygamberimiz(ASV) ve sahabiler onları sevinç içinde karşıladılar. Hz. Hâlid,Bedir ve Uhud Sa­vaşlarına katılamadığı için çok üzülüyordu. Resûl-i Ekrem Efendimiz gönlünü aldı: “Razı değil misin, yâ Hâlid? Başkaları bir hicrete katıldı, fakat sen iki hicrete ka­tılmış oldun.” Hz. Hâlid tasdik edince, Resûl-i Ekrem Efendimiz, “İşte bu mükâfat da senindir.” buyurdu.

Hz. Hâlid, Medine’ye yerleşince, Peygamberimiz yazışma ve mektuplaşma vazifesini ona verdi. Peygamberimizin gerekli yerlere göndereceği mektupları Hz. Hâlid yazar, bazı heyetlerle yapılan görüşmeleri kaleme alır, anlaşma ve muahedeleri kaydederdi.

Hz. Hâlid (RA) idari noktadaki kabiliyeti ve okuma yazmasının kuvvetli olması dolayısıyla Peygamber Efendimiz (ASV) tarafından Yemen’e vali olarak gönderildi. Hz. Ebû Bekir devrinde Medine’ye döndü. İrtidat ve yalancı peygamber hadiselerinin yatıştırılmasında Hz. Hâlid’in büyük payı vardır. Bu hadiselerden sonra Hz. Hâlid, Halife Hz. Ebû Bekir tarafından Şam tarafına gönderilen orduda vazifelendirildi.

Hz. Hâlid, Ecnâdin, Fihl ve Mercu’s-Sufr fetihlerinde bulundu. İslam ordusu Fihl’i fethettikten sonra Mercü’s-Sufr’e Bizans kuvvetleriyle kar­şılaştılar. Savaş başladı. Bizanslılar ortaya bir adam çıkardılar. Onun karşısına Hz. Hâlid çıktı. Kısa bir müddet savaştıktan sonra şehit oldu. Allah ondan razı olsun.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir