ABDULLAH BİN ÖMER (RA)
Abdullah bin Ömer, Ebu Abdurrahman olarak bilinse de, künyesi Ebu Abdurrahman Abdullah bin Ömer bin Hattabel Kureyşi el Adevidir. Hz. Ömer(RA)hın büyük oğlu, Peygamber Efendimiz(ASM)ın kayınbiraderidir. 613 yılında Mekke’de doğdu, babası Hz. Ömer ile birlikte müslüman oldu. Ailesiyle birlikte Medine’ye hicret etti.
Bedir ve Uhud Gazvelerine katılmak istemesine rağmen yaşı küçük olduğu için Peygamber Efendimiz(ASM) tarafından izin verilmedi. On Beş yaşında Hendek Savaşına sırasıyla Hayber Seferi, Mekke’nin fethi, Huneyn Seferi, Suriye ve Irak’ın fethine iştirak etti. Daha sonra ise Yermük Savaşı, Nihavend Savaşı, Mısır’ın fethi ile Hz. Eyyüb el Ensari ile İstanbul seferinde bulundu.
İslam tarihinde emsalsiz yeri olan Hz. Abdullah, her halinde Peygamber Efendimiz(ASM)ı örnek almıştır. Efendimiz’in selam sünnetine büyük önem vererek O’nun gibi davranarak büyük küçük ayrımı yapmadan gördüğü herkese selam vermiştir.
Dört Halife döneminden ortaya çıkan olaylarda uzak kalıp taraf tutmamıştır. Kendisine teklif edilen Halife’liği kabul etmediği gibi Hz. Ali(RA)ın ısrarlarına rağmen Şam Valiliğini de kabul etmemiştir. Kendisini İslamiyeti öğrenmeye ve öğretmeye adayıp başka işle meşgul olmamıştır. Suffe Ashabının ileri gelenlerinden olan Hz. Abdullah bin Ömer,Ebu Hureyre’den sonra en çok hadis rivayet edenlerdendir. Rivayet ettiği 2630 hadisi bizzat Peygamber Efendimiz (ASM)dan aktarır. Rivayet ettiği hadislerde çok titiz davanıp Efendimiz (ASM)ın kullandığı kelimelerle aynen ifade etmeye çalışmıştır. Ümmetin fetva konusunda kendisine ençok müracaat ettiği Sahabi’lerden biri olan Hz. Abdullah, Efendimiz’den sonra altmış yıl boyunca fetva vermiştir.
Fitneden şiddetle kaçınan Hz. Abdullah yanlışlarına şahit olduğu kişilerin ise makamlarına bakmadan yanlışlıklarını yüzlerine vurmuştur. Bir hutbede Abdullah bin Zübeyr’in Kur’an’ı tahrif ettiğini iddia eden Haccac-ı Zalim’e, ”Yalan söylüyorsun! Bunu ne o yapardı, ne de böyle bir şey yapmaya senin gücün yeter.”demiştir.
Zengin sahabiler arasında yer alan Hz. Abdullah’ın iktisat ve ticarette gösterdiği örnek hayatına Üstad Bediüzzaman Hazretleri Lem’alar adlı eserinde şöyle yer almıştır:
”Sahabenin Abâdile-i Seb’a-i meşhuresinden olan Abdullah ibni Ömer Hazretleri ki, Halife-i Resulullah olan Faruk-u Âzam Hazret-i Ömer’in (r.a.) en mühim ve büyük mahdumu ve Sahabe âlimlerinin içinde en mümtazlarından olan o zât-ı mübarek çarşı içinde, alışverişte, kırk paralık bir meseleden, iktisat için ve ticaretin medarı olan emniyet ve istikameti muhafaza için şiddetli münakaşa etmiş. Bir Sahabe ona bakmış. Rû-yi zeminin halife-i zîşânı olan Hazret-i Ömer’in mahdumunun kırk para için münakaşasını acip bir hısset tevehhüm ederek, o imamın arkasına düşüp, ahvâlini anlamak ister.
Baktı ki, Hazret-i Abdullah hane-i mübarekine girdi. Kapıda bir fakir adam gördü. Bir parça eğlendi, ayrıldı, gitti. Sonra hanesinin ikinci kapısından çıktı, diğer bir fakiri orada da gördü. Onun yanında da bir parça eğlendi, ayrıldı, gitti. Uzaktan bakan o Sahabe merak etti. Gitti, o fakirlere sordu: “İmam sizin yanınızda durdu, ne yaptı?”
Herbirisi dedi: “Bana bir altın verdi.”
O Sahabe dedi: “Fesübhânallah! Çarşı içinde kırk para için böyle münakaşa etsin de, sonra hanesinde iki yüz kuruşu kimseye sezdirmeden, kemâl-i rıza-yı nefis
le versin!” diye düşündü. Gitti, Hazret-i Abdullah ibni Ömer’i gördü, dedi: “Ya imam, bu müşkülümü hallet. Sen çarşıda böyle yaptın, hanende de şöyle yapmışsın.”
Ona cevaben dedi ki: “Çarşıdaki vaziyet iktisattan ve kemâl-i akıldan ve alışverişin esası ve ruhu olan emniyetin, sadakatin muhafazasından gelmiş bir hâlettir, hısset değildir. Hanemdeki vaziyet, kalbin şefkatinden ve ruhun kemâlinden gelmiş bir hâlettir. Ne o hıssettir ve ne de bu israftır.”(19 ncu Lem’a)
Uzun ve bereketli bir ömür geçiren Abdullah bin Ömer (RA) Seksen Beş yaşında iken Mekke’de vefat etmiştir. Allah, O’ndan razı olsun.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!