TURRA VE SİKKE İLE TEVHİD DERSİ
”Gel, bütün bu ovaları, bu meydanları, bu menzilleri süslendiren şeyler üstünde dikkat et. Herbirisinde o gizli zattan haber veren işler var. Adeta herbiri birer turra, birer sikke gibi, o gaybî zattan haber veriyorlar. İşte, gözünün önünde, bak, bir dirhem pamuktan (HAŞİYE:1) ne yapıyor:
Bak, kaç top çuha ve patiska ve çiçekli kumaş çıktı. Bak, ondan ne kadar şekerlemeler, yuvarlak tatlı köfteler yapılıyor ki, bizim gibi binler adam giyse ve yese kâfi gelir.
Hem de bak, bu demiri, toprağı, suyu, kömürü, bakırı, gümüşü, altını gaybî avucuna aldı, bir et parçası(HAŞİYE:2) yaptı. Bak, gör!
İşte, ey akılsız adam, bu işler öyle bir zâta mahsustur ki, bütün bu memleket, bütün eczasıyla onun mu’cize-i kuvveti altında duruyor, her arzusuna râm oluyor.”
(HAŞİYE:1 Tohuma işarettir. Meselâ, zerre gibi bir afyon büzrü, bir dirhem gibi bir zerdali nüvatı, bir kavun çekirdeği, nasıl çuhadan daha güzel dokunmuş yapraklar, patiskadan daha beyaz ve sarı çiçekler, şekerlemeden daha tatlı ve köftelerden ve konserve kutularından daha lâtif, daha leziz, daha şirin meyveleri hazine-i rahmetten getiriyorlar, bize takdim ediyorlar.)
(HAŞİYE:2 Unsurlardan cism-i hayvanîyi halk ve nutfeden zîhayatı icad etmeye işarettir.)
(Sözler, Yirmi İkinci Söz)
“Adetâ her biri birer turra, birer sikke gibi, o gaybî Zât’tan haber veriyorlar.” cümlesi ile Üstad Bediüzzaman Hazretleri, bizi günlük hayatımıza çekiyor. Elimizde olan ve kullandığımız paraları örnek veriyor. “Turra” ve “Sikke” kelimeleri ile olayı zihnimize yaklaştırıyor. Osmanlı döneminde paraların bir yüzünde çıkaranların ismi ve imzası vardır, buna ”turra”, diğer yüzünde ise çıkarıldığı yer ve tarihe, ”sikke” denilir. Bu o paraların kime ait olduğunu gösterir. Bir parayı elimize alınca, kime ait ve nerede basılmış gibi soruların cevabı o paranın üzerindedir.
Üstat Hazretleri, Allah’ın bütün İlâhî sanat eserlerine bu kelimeleri uyguluyor. Her bir meyvede Allah’ın Rezzak (rızık verici) isminin okunması cihetiyle o meyveler birer turradır. Yine her bir meyve bütün bir kâinatın ortak çalışmasıyla meydana geliyor, yâni o meyveler kâinat fabrikasının birer ürünüdür. Bu yönleriyle de birer kudret sikkesi taşırlar. Yâni, her meyve “Bütün kâinatı yaratıp idare edemeyen bizi yapamaz.” der.
Üstat Hazretleri, haşiyede “unsurlardan cism-i hayvanîyi halk ve nutfeden zîhayatı icad etmeye işaret” e dikkat çeker. Her bir canlının bedeni kâinattaki elementlerin İlahî kudretle bir araya getirilip terbiye görmesi ve böylece bambaşka bir mahiyet kazanmaları sonunda ortaya çıkmıştır.
Bedenimizin büyük çoğunluğu sudan meydana geliyor. Bu su gaybi bir el tarafından terbiye görerek, başta kanımız olmak üzere, bütün organlarımızda görev yapıyor. Sudan ciğer yapılıyor, sudan böbrek yapılıyor, sudan mide, kalb, pankras yapılıyor. Bu mu’cize sanatları suya isnat etmek mümkün mü? Elbette değildir. Bu mucizeyi yapan Allah’tır.
İnsan vücuduna giren bütün elementler ete, kana, deriye ve kemiğe dönüşüyor. İnsana bu elementleri tanıma, bilme ve yapma işini vermek, bir safsatadır. Bunları yapan Allah’tır.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!