https://nurkoy.org/wp-content/uploads/2017/04/ağac-meyve.jpg300400Nurköy/wp-content/uploads/2016/07/logo.pngNurköy2020-05-31 11:36:522020-07-20 17:04:19SEVMEK LEZZET ALMAK
BİRİNCİ MESELE-İ MÜHİMME Fütûhât-ı Mekkiye sahibi Muhyiddin-i Arabî (k.s.) ve İnsan-ı Kâmil denilen meşhur bir kitabın sahibi Seyyid Abdülkerim (k.s.) gibi evliya-yı meşhure, küre-i arzın tabakat-ı seb’asından ve Kaf Dağı arkasındaki arz-ı beyzâdan ve Fütuhat’ta “meşmeşiye” dedikleri acaipten bahsediyorlar, “Gördük” diyorlar. Acaba bunların dedikleri doğru mudur? Doğru ise, halbuki bu yerlerin yerde yerleri yoktur. Hem […]
Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin üç şahsiyetinin olduğu anlatılır, bu üç şahsiyeti nedir? Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri, kendisinin üç şahsiyetinin olduğunu ve bunlarında birbirinden uzak olduğunu eserlerinde bahseder. Mektubat, adlı eserinin Yirmi Altıncı Mektub’ta bu üç şahsiyet anlatılır. Adı geçen eserden beraberce bu üç şahsiyeti okuyalım: “İşte, bu biçare kardeşinizde üç şahsiyet var. Birbirinden çok uzak, hem de […]
ÜÇÜNCÜ NOKTA Vefat eden çocuk, bir Hâlık-ı Rahîmin mahlûku, memlûkü, abdi ve bütün heyetiyle onun masnuu ve ona ait olarak ebeveyninin bir arkadaşı idi ki, muvakkaten ebeveyninin nezaretine verilmiş. Peder ve valideyi ona hizmetkâr etmiş. Ebeveyninin o hizmetlerine mukàbil, muaccel bir ücret olarak, lezzetli bir şefkat vermiş. Şimdi, binden dokuz yüz doksan dokuz hisse sahibi […]
https://nurkoy.org/wp-content/uploads/2020/05/çocuk.jpg1024619Nurköy/wp-content/uploads/2016/07/logo.pngNurköy2020-05-03 17:16:382020-06-22 14:50:48ÇOCUK ANNE VE BABAYA BİR EMANET
”Ehl-i dünya, sebepsiz, benim gibi âciz, garip bir adamdan tevehhüm edip, binler adam kuvvetinde tahayyül ederek beni çok kayıtlar altına almışlar. Barla’nın bir mahallesi olan Bedre’de ve Barla’nın bir dağında bir iki gece kalmaklığıma müsaade etmemişler. İşittim ki, diyorlar: “Said elli bin nefer kuvvetindedir; onun için serbest bırakmıyoruz.” Ben de derim ki: Ey bedbaht ehl-i […]
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ اَلَّذِينَ قاَلَ لَهُمُ النَّاسُ اِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فاَخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ اِيمَانًا وَقاَلوُا حَسْبُناَ اللهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ “Onlar öyle kimselerdir ki, insanlar onlara ‘Düşman size karşı büyük bir kuvvet topladı; onlardan korkun’ dedikleri zaman onların imanı ziyadeleşti ve ‘Allah bize yeter; O ne güzel vekildir’ dediler.” Âl-i İmrân Sûresi,173 ayeti Şu […]
ÜÇÜNCÜ SUALİNİZ: “O mübarek zâtların başına gelen o feci, gaddârâne muamelenin hikmeti nedir?” diyorsunuz. Elcevap: Sabıkan beyan ettiğimiz gibi, Hazret-i Hüseyin’in muarızları olan Emevîler saltanatında, merhametsiz gadre sebebiyet verecek üç esas vardı: Birisi: Merhametsiz siyasetin bir düsturu olan, “Hükûmetin selâmeti ve âsâyişin devamı için eşhas feda edilir.” İkincisi: Onların saltanatı unsuriyet ve milliyete istinad ettiği […]
İKİNCİ SUÂLİNİZİN MEÂLİ: Hazret-i Ali (r.a.) zamanında başlayan muharebelerin mahiyeti nedir? Muhariplere ve o harpte ölen ve öldürenlere ne nam verebiliriz? Elcevap: Cemel Vak’ası denilen Hazret-i Ali ile Hazret-i Talha ve Hazret-i Zübeyr ve Âişe-i Sıddîka (rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecmaîn) arasında olan muharebe, adalet-i mahzâ ile adalet-i izafiyenin mücadelesidir. Şöyle ki: Hazret-i Ali, adalet-i mahzâyı […]
BEŞİNCİ SUALİNİZİN MEÂLİ: Kıyametin hâdisâtından ervâh-ı bâkiye müteessir olacaklar mı? Elcevap: Derecatlarına göre müteessir olacaklar. Melâikelerin tecelliyât-ı kahriyede kendilerine göre müteessir oldukları gibi müteessir olurlar. Nasıl ki bir insan, sıcak bir yerde iken, hariçte kar ve tipi içinde titreyenleri görse, akıl ve vicdan itibarıyla müteessir olur. Öyle de, zîşuur olan ervâh-ı bâkiye, kâinatla alâkadar oldukları […]
SEVMEK LEZZET ALMAK
Hikmet ve akılla halledilmeyen bir mesele-i mühimme: فَعَّالٌ لِمَا يُرِيدُ “O dilediğini dilediği gibi yapar.” Burûc Sûresi,16 ayeti Hûd Sûresi, 107 ayeti) كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِى شَاْنٍ “O her an bir tasarruftadır.” Rahmân Sûresi, 29 ayeti) Sual: Kâinattaki mütemadiyen şu hayret-engiz faaliyetin sırrı ve hikmeti nedir? Neden şu durmayanlar durmuyorlar, daima dönüp tazeleniyorlar? Elcevap: Şu […]
ALEM-İ MADDİ İLE ALEM-İ RUHANİ
BİRİNCİ MESELE-İ MÜHİMME Fütûhât-ı Mekkiye sahibi Muhyiddin-i Arabî (k.s.) ve İnsan-ı Kâmil denilen meşhur bir kitabın sahibi Seyyid Abdülkerim (k.s.) gibi evliya-yı meşhure, küre-i arzın tabakat-ı seb’asından ve Kaf Dağı arkasındaki arz-ı beyzâdan ve Fütuhat’ta “meşmeşiye” dedikleri acaipten bahsediyorlar, “Gördük” diyorlar. Acaba bunların dedikleri doğru mudur? Doğru ise, halbuki bu yerlerin yerde yerleri yoktur. Hem […]
ÜSTAD HAZRETLERİNİN ÜÇ ŞAHSİYETİ
Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin üç şahsiyetinin olduğu anlatılır, bu üç şahsiyeti nedir? Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri, kendisinin üç şahsiyetinin olduğunu ve bunlarında birbirinden uzak olduğunu eserlerinde bahseder. Mektubat, adlı eserinin Yirmi Altıncı Mektub’ta bu üç şahsiyet anlatılır. Adı geçen eserden beraberce bu üç şahsiyeti okuyalım: “İşte, bu biçare kardeşinizde üç şahsiyet var. Birbirinden çok uzak, hem de […]
ŞEFKAT BİR İKSİR-İ NURANİDİR
ÜÇÜNCÜ NOKTA Vefat eden çocuk, bir Hâlık-ı Rahîmin mahlûku, memlûkü, abdi ve bütün heyetiyle onun masnuu ve ona ait olarak ebeveyninin bir arkadaşı idi ki, muvakkaten ebeveyninin nezaretine verilmiş. Peder ve valideyi ona hizmetkâr etmiş. Ebeveyninin o hizmetlerine mukàbil, muaccel bir ücret olarak, lezzetli bir şefkat vermiş. Şimdi, binden dokuz yüz doksan dokuz hisse sahibi […]
ÇOCUK ANNE VE BABAYA BİR EMANET
Aziz âhiret kardeşim Hafız Halid Efendi, وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ-اَلَّذِينَ اِذَاۤ اَصَابَتْهُمْ مُصِيبَةٌ قاَلوُاۤ اِنَّا ِللهِ وَاِنَّاۤ اِلَيْهِ رَاجِعُونَ “Sabredenleri müjdele. O sabredenler ki, başlarına bir musibet geldiği zaman ‘Biz Allah’ın kullarıyız; sonunda yine Ona döneceğiz’ derler.” Bakara Sûresi, 155-156 ayeti) Kardeşim, çocuğun vefatı beni müteessir etti. Fakat, اَلْحُكْمُ ِللهِ “Hüküm Allah’ındır.” Mü’min Sûresi, 12 ayeti) kazaya […]
DÜNYANIN İŞİNİ DAHİ BİLMİYORSUNUZ
”Ehl-i dünya, sebepsiz, benim gibi âciz, garip bir adamdan tevehhüm edip, binler adam kuvvetinde tahayyül ederek beni çok kayıtlar altına almışlar. Barla’nın bir mahallesi olan Bedre’de ve Barla’nın bir dağında bir iki gece kalmaklığıma müsaade etmemişler. İşittim ki, diyorlar: “Said elli bin nefer kuvvetindedir; onun için serbest bırakmıyoruz.” Ben de derim ki: Ey bedbaht ehl-i […]
BEYHUDE ÇENE ÇALMAK
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ اَلَّذِينَ قاَلَ لَهُمُ النَّاسُ اِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فاَخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ اِيمَانًا وَقاَلوُا حَسْبُناَ اللهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ “Onlar öyle kimselerdir ki, insanlar onlara ‘Düşman size karşı büyük bir kuvvet topladı; onlardan korkun’ dedikleri zaman onların imanı ziyadeleşti ve ‘Allah bize yeter; O ne güzel vekildir’ dediler.” Âl-i İmrân Sûresi,173 ayeti Şu […]
DÜNYA SALTANATI YERİNE
ÜÇÜNCÜ SUALİNİZ: “O mübarek zâtların başına gelen o feci, gaddârâne muamelenin hikmeti nedir?” diyorsunuz. Elcevap: Sabıkan beyan ettiğimiz gibi, Hazret-i Hüseyin’in muarızları olan Emevîler saltanatında, merhametsiz gadre sebebiyet verecek üç esas vardı: Birisi: Merhametsiz siyasetin bir düsturu olan, “Hükûmetin selâmeti ve âsâyişin devamı için eşhas feda edilir.” İkincisi: Onların saltanatı unsuriyet ve milliyete istinad ettiği […]
TOPLUM İÇİN FERD FEDA EDİLMEZ
İKİNCİ SUÂLİNİZİN MEÂLİ: Hazret-i Ali (r.a.) zamanında başlayan muharebelerin mahiyeti nedir? Muhariplere ve o harpte ölen ve öldürenlere ne nam verebiliriz? Elcevap: Cemel Vak’ası denilen Hazret-i Ali ile Hazret-i Talha ve Hazret-i Zübeyr ve Âişe-i Sıddîka (rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecmaîn) arasında olan muharebe, adalet-i mahzâ ile adalet-i izafiyenin mücadelesidir. Şöyle ki: Hazret-i Ali, adalet-i mahzâyı […]
KABİRDE BEKLEYEN RUHLAR
BEŞİNCİ SUALİNİZİN MEÂLİ: Kıyametin hâdisâtından ervâh-ı bâkiye müteessir olacaklar mı? Elcevap: Derecatlarına göre müteessir olacaklar. Melâikelerin tecelliyât-ı kahriyede kendilerine göre müteessir oldukları gibi müteessir olurlar. Nasıl ki bir insan, sıcak bir yerde iken, hariçte kar ve tipi içinde titreyenleri görse, akıl ve vicdan itibarıyla müteessir olur. Öyle de, zîşuur olan ervâh-ı bâkiye, kâinatla alâkadar oldukları […]