NEFSİ EMMAREM İLE KALBİM

”Hikâyedeki sersem adamın, o emin arkadaşıyla, üç hakikatleri var.

Birincisi: Nefs-i emmârem ile kalbimdir.

İkincisi: Felsefe şakirtleriyle Kur’ân-ı Hakîm tilmizleridir.

Üçüncüsü: Ümmet-i İslâmiye ile millet-i küfriyedir.

Felsefe şakirtleri ve millet-i küfriye ve nefs-i emmârenin en müthiş dalâleti, Cenâb-ı Hakkı tanımamaktadır. Hikâyede nasıl emin adam demişti: “Bir harf kâtipsiz olmaz; bir kanun hâkimsiz olmaz.” Biz de deriz:

Nasıl ki bir kitap bahusus öyle bir kitap ki, her kelimesi içinde küçük kalemle bir kitap yazılmış; her harfi içinde ince kalemle muntazam bir kaside yazılmış kâtipsiz olmak son derece muhaldir. Öyle de, şu kâinat, nakkaşsız olmak, son derece muhal ender muhaldir. Zira bu kâinat öyle bir kitaptır ki, her sahifesi çok kitapları tazammun eder. Hattâ, her kelimesi içinde bir kitap vardır. Herbir harfi içinde bir kaside vardır.

Yeryüzü bir sahifedir; ne kadar kitap içinde var. Bir ağaç bir kelimedir; ne kadar sahifesi vardır. Bir meyve bir harf, bir çekirdek bir noktadır. O noktada koca bir ağacın programı, fihristesi var.

İşte, böyle bir kitap, evsâf-ı celâl ve cemâle, nihayetsiz kudret ve hikmete mâlik bir Zât-ı Zülcelâlin nakş-ı kalem-i kudreti olabilir. Demek, âlemin şuhuduyla bu iman lâzım gelir illâ ki dalâletten sarhoş olmuş ola…

Hem nasıl ki bir hane ustasız olmaz bahusus öyle bir hane ki, harika san’atlarla, acip nakışlarla, garip ziynetlerle tezyin edilmiş; hattâ herbir taşında bir saray kadar san’at derc edilmiş ustasız olmak, hiçbir akıl kabul edemez; gayet mahir bir san’atkâr ister. Bahusus, o saray içinde, sinema perdeleri gibi, her saatte hakikî menziller teşkil edilip, kemâl-i intizamla, elbise değiştirdiği gibi değiştiriyor. Hattâ, herbir hakikî perde içinde, müteaddit küçük küçük menziller icad ediliyor.

Öyle de, şu kâinat nihayetsiz hakîm, alîm, kadîr bir Sâni ister. Çünkü şu muhteşem kâinat öyle bir saraydır ki, ay, güneş lâmbaları, yıldızlar mumları, zaman bir ip, bir şerittir ki, o Sâni-i Zülcelâl her sene bir başka âlemi ona takıp gösteriyor. O taktığı âlemin içinde üç yüz altmış tarzda muntazam suretlerini tecdid ediyor, kemâl-i intizamla ve hikmetle değiştiriyor.”(Sözler, Onuncu Söz)

Üstad Bediüzzaman Hazretleri insanın inkarla mücadelesini üç dairede olduğunu izah ediyor.
1- Endar dairede mücadele insana kötülüğü emreden nefis ile kalb arasında geçiyor.
2- Cemiyette fikir bazında mücadele, felsefe talebesi ile Kur’an talebeleri arasında ki, fikri mücadele,
3- En geniş dairedeki mücadele, her alanda müslümanlar ile kafirler arasında ki, mücadeledir.

Bu üç grubun en büyük sapıklığı ise Cenab-ı Hakk’ı tanımamaktadır. Üstad Bediüzzaman Hazretleri, bu üç gruba üç misalle cevap veriyor. Kitap, bina, güneş ve toprak. Bir kitap içinde ayrı ayrı kitaplar var. İnsan bir kitap, gözü ayrı, kulağı ayrı bir kitap. Günümüzde insanın her azası için yüzlerce kitap yazılıp öğrenilmeye çalışılıyor. Dağlar ayrı bir kitap, içinde yüzlerce kitap var, denizler öyle, bitkiler, hayvanlar hepsi ayrı bir kitap oku, oku bitiremezsin. Üstad Hazretleri, tefekkür ufkumuzu açıyor. Yeryüzüne bakan insan Allah’ın varlığını, birliğini bildiren binlerce kitapla karşılaşır.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir