KAİNAT, SARAY, ŞEHİR, MEMLEKET

Ey vesveseli arkadaş! Gel, bu azîm sarayın nakışlarına dikkat et. Ve bütün bu şehrin ziynetlerine bak. Ve bütün bu memleketin tanzimatını gör. Ve bütün bu âlemin san’atlarını tefekkür et.

İşte, bak: Eğer nihayetsiz mu’cizeleri ve hünerleri olan gizli bir zâtın kalemi işlemezse, bu nakışları sair şuursuz sebeplere, kör tesadüfe, sağır tabiata verilse, o vakit, ya bu memleketin herbir taşı, herbir otu öyle mu’ciznümâ nakkaş, öyle bir harikulâde kâtip olması lâzım gelir ki, bir harfte bin kitabı yazabilsin, bir nakışta milyonlar san’atı derc edebilsin. Çünkü, bak bu taşlardaki nakşa:(HAŞİYE)
Herbirisinde bütün sarayın nakışları var, bütün şehrin tanzimat kanunları var, bütün memleketin teşkilât programları var. Demek bu nakışları yapmak, bütün memleketi yapmak kadar hârikadır. Öyle ise, herbir nakış, herbir san’at, o gizli zâtın bir ilânnâmesidir, bir hâtemidir.

Madem bir harf, kâtibini göstermeksizin olmaz. San’atlı bir nakış, nakkaşını bildirmemek olmaz. Nasıl olur ki, bir harfte koca bir kitabı yazan, bir nakışta bin nakşı nakşeden nakkaş, kendi kitabıyla ve nakşıyla bilinmesin?

(HAŞİYE: Şecere-i hilkatin meyvesi olan insana ve kendi ağacının programını ve fihristesini taşıyan meyveye işarettir. Zira, kalem-i kudret, âlemin kitab-ı kebirinde ne yazmışsa, icmâlini mahiyet-i insaniyede yazmıştır. Kalem-i kader, dağ gibi bir ağaçta ne yazmışsa, tırnak gibi meyvesinde dahi derc etmiştir.” (Sözler, Yirmi İkinci Söz)

Kâinat, üç ayrı şeye benzetiliyor: Saray, şehir ve memleket. Bir sarayın ve şehrin yapımı için kullanılan taşların bir ustanın elinden çıkması dikkate veriliyor. Usta olmazsa o sarayın taşları, işlemeleri, süsleri olmaz. İşte, kainat sarayının yapımı da Allah’ın, İlahi isimlerin bir cilvesidir. Her canlı daki farklı suret, bütün kainatı şekillendiren Müsavvir isminden birer nakış gibidir.

Allah kainat kitabında yazmış olduğu her bir sanat ve eserini öyle bir şekilde yaratmış ki, herkes, her şey üstünde uluhiyetin ve rububiyetin iz ve alemetlerini rahatlıkla okuyabilir. Bir ağaç ne kadar ihtişamlı ve mükemmel ise, o ağacın ince bir programı olan çekirdek de o ağaç kadar mükemmel ve sanatlı olarak yaratılmış. Âdeta ağaç ne ise, çekirdek de sanat ve hilkat olarak onun gibi mükemmel olarak yaratılmış.

Allah’ın ilmini, kudretini, hikmetini göstermesi ve bütün şuur sahiplerine bidirmesi yönüyle herbir varlık bir ilannamedir. Bir ağac, bir mektup kabul edilirse, meyvesi onun mührü, insanda kainat mektubunun bir mührüdür.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir